Mustafa OKULLU
Köşe Yazarı
Mustafa OKULLU
 

VASİYETİN HÜKMÜ VE ÇEŞİTLERİ

Vasiyet ölümden sonraya bağlı olmak üzere teberru yoluyla bir malı bir şahsa temlik etmek, mal bırakmaktır. Vasiyet ölüme bağlı bir tasarruftur. Bir kişi, mal ve haklarının en fazla üçte biri üzerinde ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir, geriye kalan üçte iki varisler namına korunmuş hissedir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s.) malının yarısını vasiyet etmek isteyen bir sahabiye üçte birini vasiyet etmesini söylemiş, hatta bunun bile çok olacağını beyan etmiştir (Buhari, Vesaya 3). Malın üçte birinden azının vasiyet edilmesi müstehaptır. Varisler fakir ise vasiyet etmemek daha faziletlidir. Terikenin üçte birinden daha fazla olan veya varislerden herhangi biri lehine yapılacak mali vasiyet ise, diğer varislerin iznine bağlı olarak geçerlidir (Mevsıli, el-İhtiyar, İstanbul, V, 769); zira varise vasiyet caiz değildir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadislerinde; “Allah Teala her hak sahibine hakkını vermiştir. Bu sebeple, varise (varislerden biri lehine) vasiyet yoktur.” (Tirmizi, Vesaya, 5; Ebu Davud, Vesaya, 6) buyurmuşlardır. Bu genel hükümlere bağlı olarak:   Üzerindeki emanetlerin iade edilmesini, sahibi bilinmeyen borcun ödenmesini vasiyet etmek vaciptir,  Üzerinde borç olan oruç v. b. kefaretlerin ödenmesini vasiyet etmesi müstehaptır,    Yabancılardan ve akrabalardan zengin olanlara vasiyette bulunmak mubahtır,  Masiyet ve günah ile meşgul olan kişiye vasiyet mekruhtur (Merğinani, el-Hidaye, I, 127; İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, Beyrut, 1421, VI, 648).          Vasiyetin hükmü müstehap veya menduptur. Ancak bu durum isteğe bağlı, ölüm sonrası mal bağışı ile ilgilidir. Diğer yandan, üzerinde ödemesi gereken borç olan veya başkasına ait bir emanet bulunan yahut da yerine getirilmesi farz olan bir ibadeti yapmayı üstlenen kişinin vasiyette bulunması farz hükmündedir. Vasiyet, sağlığında iken başkasına yapılan bağışın benzeridir. Aralarındaki fark, vasiyetin ölümden sonraya yönelik olmasından ibarettir. Mal üzerindeki vasiyet farz olsaydı, buna bütün sahabenin uyması gerekirdi. Halbuki sahabilerden vasiyet yapanlar olduğu gibi yapmayanlar da vardı. Yukarıda da belirttiğimiz gibi önceleri anne, baba ve yakın hısımlara vasiyet farz iken miras âyetleri ile bu farzlık kaldırılmış ve serbest iradeye bağlı güzel bir amel olarak kalmıştır. Diğer yandan vasiyetin fakir olan ve mirasçı da olamayan yakınlara yapılması daha faziletlidir. Çünkü iyilik yapmaya en yakınından başlamak aynı zamanda aile içi dayanışma ve yardımlaşma demektir. Kur'an-ı Kerim'de yakınlara yardımı emreden çeşitli âyetler vardır. Bazıları şunlardır: "Akrabaya, fakir ve yolcuya hakkını ver, fakat saçıp savurma". (el-İsrâ', 17/26.) "Ona olan sevgisine rağmen malı hısımlara veren...". (el-Bakara, 2/177.) "Akrabalar (mirasta) Allah'ın kitabında birbirlerine diğer mü'minlerden ve muhacirlerden daha yakındır. Ancak velilerinize bir iyilik yapmanız durumu müstesnadır" (el-Ahzâb, 33/6.) Burada velîlere (yakın dostlara) iyilikte bulunmak vasiyet olarak tefsir edilmiştir. Vasiyetin hüküm bakımından çeşitleri: 1) Farz vasiyet: Emânetlerin, belgeye bağlanmamış olan borçların yerine verilmesini ve ifa edilmemiş olan farzların yerine getirilmesini vasiyet etmek farzdır. Zimmet borcu olan zekât, hac, keffâretler ve oruç fidyesi bu niteliktedir. Şâfiîlere göre, borç, emanet ve ariyet gibi hakların yerine getirilmesini vasiyet etmek sünnettir. Ancak başkalarının bilmediği bir emânet ve gasp gibi bir hak varsa bunun vasiyet edilmesi ise farz hükmünde olur. (bk. el-Kâsânî, el-Bedâyî', VII, 330 vd; İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, VI, 648 vd.; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, II, 328; ez-Zühaylî, a.g.e., VIII, 12. Bilmen, a.g.e., V. 120) 2) Müstehap vasiyet: Mali durumu elverişli olan mü'minin, mirasçı olmayan yakınlarına, yoksullara ve hayır kurumlarına vasiyette bulunması müstehaptır. 3) Mubah vasiyet: Hısımlardan veya yabancılardan zengin olanlar için vasiyetle bulunmak mubahtır. 4) Mekruh vasiyet: Mirasçıları fakir olanların, mallarını vasiyet etmeleri mekruhtur. Çünkü Allah'ın elçisi Sa'd İbn Ebî Vakkas'a, mirasçıyı başkasına muhtaç bir durumda bırakmak yerine varlıklı olarak bırakmanın daha hayırlı olduğunu belirtmiştir. Diğer yandan Hanefîlere göre akrabadan olsun yabancı bulunsun fısk ve fücur ehli kimseler lehine vasiyet yapılması tahrîmen (harama yakın) mekruh sayılmıştır. Bazı durumlarda vasiyet haram hükmünde olur. Kilise veya havra yapılması ya da bunların tamiri, Tevrat veya İncil'in yazımı ya da bunların okunmasını vasiyet etmek, topluma zararlı ilimlerin yayılmasına veya genel ahlâkın bozulmasına yönelik vasiyetlerin yapılması bu niteliktedir. Diğer yandan hayır ve iyilik yapma işini ölümden sonraya geciktirmek yerine sağlığında iken bağış yoluyla bunu gerçekleştirmek daha faziletlidir. Çünkü sağlığında iken verilen mal, servetin kullanımında etkili olan bir eksikliktir. Vasiyette ise malın eksilmesi ölüm sonrası olacak ve mal sahibini değil de mirasçıları etkileyecektir. Nitekim Allah'ın Rasûlüne hangi sadakanın daha üstün olduğu sorulunca şu cevabı vermiştir: "Sağlıklı, mala karşı tutkun, zengin olmayı isteyip yoksul olmaktan korktuğun zamanlarda tasaddukta bulunmandır. Sen, tasadduk işini ölüm kapına gelince; "filana şunu, falana şunu veriyorum, filanın da şu hakkı vardı" diyeceğin zamana kadar erteleme". (Buhârî, Vesâyâ, 7; Müslim, Zekât, 92; Ebû Dâvud, Vesâyâ, 3; Nesâî, Zekat, 60; İbn Mâce, Vesâyâ, 4.)   Kuranda vasiyet ile alakalı tahmini 10 ayet geçiyor 2:132 - Bu dini İbrahim, kendi oğullarına vasiyyet etti, Yakub da öyle yaptı: "Ey oğullarım! Muhakkak ki, bu dini size Allah seçti, başka dinlerden uzak durun, yalnızca müslüman olarak can verin!" dedi.     2:180 - Birinize ölüm geldiği vakit, bir hayır (bir mal) bırakacaksa, babası, anası ve en yakın akrabası için meşru bir surette vasiyet etmek, Allah'tan korkan kimseler üzerine yerine getirilmesi vacib bir hak olarak size farz kılındı.     2:182 - Her kim de vasiyet edenin, bir hata işlemesinden veya bir günaha girmesinden endişe eder de tarafların arasını düzeltirse, ona bir vebal yoktur. Şüphesiz ki, Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.     2:240 - İçinizden hanımlarını geride bırakarak vefat edecek olanlar, eşleri için senesine kadar evlerinden çıkarılmaksızın kendilerine yetecek bir malı vasiyet ederler. Bununla birlikte eğer kendileri çıkarlarsa, kendi haklarında yaptıkları meşru bir hareketten dolayı size bir sorumluluk yoktur. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.     4:11 - Allah size evlatlarınızın miras taksimini şöyle emrediyor: Çocuklarınızda, erkeğe iki kadın payı kadar, eğer hepsi kadın olmak üzere ikiden de fazla iseler, bunlara mirasın üçte ikisi ve eğer bir tek kadın ise o zaman ona malın yarısı vardır. Eğer ölen, ana ve baba ile birlikte çocuklar da bırakmışsa ana babanın her birine ölenin terekesinden altıda bir; şâyet ölenin çocuğu yok da, mirasçı olarak ana ve babası kalmışsa, ananın payı üçte birdir. Eğer ölenin kardeşleri varsa terekenin altıda biri ananındır. Bu paylar, ölenin borçları ödenip, vasiyeti de yerine getirildikten sonra hak sahiplerine verilir. Baba ve çocuklardan, hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu, siz bilmezsiniz. Bütün bunlar Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah alîmdir, hakîmdir.     4:12 - Eğer hanımlarınızın çocukları yoksa, bıraktıkları mirasın yarısı sizindir. Şâyet bir çocukları varsa o zaman mirasın dörtte biri sizindir. Bu paylar, ölenin vasiyeti yerine getirildikten ve varsa, borcu ödendikten sonra verilir. Eğer siz çocuk bırakmadan ölürseniz, geriye bıraktığınız mirasın dörtte biri hanımlarınızındır. Şâyet çocuklarınız varsa o zaman bıraktığınız mirasın sekizde biri hanımlarınızındır. Bu paylar, yaptığınız vasiyetler yerine getirilip ve varsa borcunuz ödendikten sonra verilir. Eğer ölen bir erkek veya kadının çocuğu ve babası bulunmadığı halde kelâle olarak (yan koldan) mirasına konuluyor ve kendisinin bir erkek veya kızkardeşi bulunuyorsa, bunlardan herbirinin miras payı terekenin altıda biridir. Eğer mevcut olan kardeşler bundan daha çok iseler, bu takdirde kardeşler mirasın üçte birini zarara uğratılmaksızın aralarında eşit olarak taksim ederler. Bu paylar ölenin vasiyeti yerine getirilip ve varsa borcu ödendikten sonra verilir. Bunlar, Allah tarafından bir emirdir. Allah her şeyi bilen ve yarattıklarına çok yumuşak davranandır.     5:106 - Ey iman edenler! İçinizden birine ölüm (emareleri) geldiği zaman, vasiyet sırasında aranızdaki şahitliğin hükmü, kendi içinizden iki adaletli şahit, yahut yeryüzünde yolculuğa çıkmış iseniz, ölüm (emareleri de) size gelip çatmışsa, sizden olmayan diğer iki şahit tutmaktır. Eğer (bunlardan) şüpheye düşerseniz, namazdan sonra onları alıkorsunuz. Onlar da Allah'a şöyle yemin ederler: "Akraba bile olsa, yemini bir çıkar karşılığı satmayacağız, Allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz. Aksi halde günahkârlardan oluruz".     19:31 - "Beni, nerede olursam olayım mübarek kıldı. Hayatta bulunduğum müddetçe namaz kılmamı ve zekat vermemi emretti."     42:13 - Allah dinden Nuh'a tavsiye buyurduğu şeyi sizin için de bir kanun yaptı ve (Ey Muhammed!) sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye buyurduğumuzu da şeriat kıldı. Şöyle ki: Dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin. Fakat senin kendilerini davet ettiğin şey, müşriklere ağır geldi. Allah dilediğini kendine seçer ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir.     51:53 - Onlar birbirlerine bunu mu tavsiye ettiler? Hayır onlar azgın bir kavimdir.   Kişinin İslam’a uygun olmayan yapılması halinde günah kazandıracak vasiyetlerde bulunması caiz değildir. Bulunsa bile varislerinin bunu yerine getirmesi gerekmez. Mesela “ben öldükten sonra benim köpeğimi de benim üzerime gömün vasiyet ediyorum” veya “ben öldükten sonra mezarıma su yerine şarap dökün” gibi İslama aykırı olan hiçbir vasiyet yerine getirilmez. Getirlirse yerine getirenler günahkâr olur.   Mekke’den tüm dünya Müslümanlarına selam olsun.  
Ekleme Tarihi: 17 Nisan 2014 - Perşembe

VASİYETİN HÜKMÜ VE ÇEŞİTLERİ

Vasiyet ölümden sonraya bağlı olmak üzere teberru yoluyla bir malı bir şahsa temlik etmek, mal bırakmaktır. Vasiyet ölüme bağlı bir tasarruftur. Bir kişi, mal ve haklarının en fazla üçte biri üzerinde ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir, geriye kalan üçte iki varisler namına korunmuş hissedir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s.) malının yarısını vasiyet etmek isteyen bir sahabiye üçte birini vasiyet etmesini söylemiş, hatta bunun bile çok olacağını beyan etmiştir (Buhari, Vesaya 3). Malın üçte birinden azının vasiyet edilmesi müstehaptır. Varisler fakir ise vasiyet etmemek daha faziletlidir. Terikenin üçte birinden daha fazla olan veya varislerden herhangi biri lehine yapılacak mali vasiyet ise, diğer varislerin iznine bağlı olarak geçerlidir (Mevsıli, el-İhtiyar, İstanbul, V, 769); zira varise vasiyet caiz değildir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadislerinde; “Allah Teala her hak sahibine hakkını vermiştir. Bu sebeple, varise (varislerden biri lehine) vasiyet yoktur.” (Tirmizi, Vesaya, 5; Ebu Davud, Vesaya, 6) buyurmuşlardır. Bu genel hükümlere bağlı olarak:

  Üzerindeki emanetlerin iade edilmesini, sahibi bilinmeyen borcun ödenmesini vasiyet etmek vaciptir,  Üzerinde borç olan oruç v. b. kefaretlerin ödenmesini vasiyet etmesi müstehaptır,

   Yabancılardan ve akrabalardan zengin olanlara vasiyette bulunmak mubahtır,

 Masiyet ve günah ile meşgul olan kişiye vasiyet mekruhtur (Merğinani, el-Hidaye, I, 127; İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, Beyrut, 1421, VI, 648).         

Vasiyetin hükmü müstehap veya menduptur. Ancak bu durum isteğe bağlı, ölüm sonrası mal bağışı ile ilgilidir. Diğer yandan, üzerinde ödemesi gereken borç olan veya başkasına ait bir emanet bulunan yahut da yerine getirilmesi farz olan bir ibadeti yapmayı üstlenen kişinin vasiyette bulunması farz hükmündedir.
Vasiyet, sağlığında iken başkasına yapılan bağışın benzeridir. Aralarındaki fark, vasiyetin ölümden sonraya yönelik olmasından ibarettir. Mal üzerindeki vasiyet farz olsaydı, buna bütün sahabenin uyması gerekirdi. Halbuki sahabilerden vasiyet yapanlar olduğu gibi yapmayanlar da vardı. Yukarıda da belirttiğimiz gibi önceleri anne, baba ve yakın hısımlara vasiyet farz iken miras âyetleri ile bu farzlık kaldırılmış ve serbest iradeye bağlı güzel bir amel olarak kalmıştır.
Diğer yandan vasiyetin fakir olan ve mirasçı da olamayan yakınlara yapılması daha faziletlidir. Çünkü iyilik yapmaya en yakınından başlamak aynı zamanda aile içi dayanışma ve yardımlaşma demektir.
Kur'an-ı Kerim'de yakınlara yardımı emreden çeşitli âyetler vardır. Bazıları şunlardır: "Akrabaya, fakir ve yolcuya hakkını ver, fakat saçıp savurma". (el-İsrâ', 17/26.) "Ona olan sevgisine rağmen malı hısımlara veren...". (el-Bakara, 2/177.) "Akrabalar (mirasta) Allah'ın kitabında birbirlerine diğer mü'minlerden ve muhacirlerden daha yakındır. Ancak velilerinize bir iyilik yapmanız durumu müstesnadır" (el-Ahzâb, 33/6.) Burada velîlere (yakın dostlara) iyilikte bulunmak vasiyet olarak tefsir edilmiştir.
Vasiyetin hüküm bakımından çeşitleri:
1) Farz vasiyet:
Emânetlerin, belgeye bağlanmamış olan borçların yerine verilmesini ve ifa edilmemiş olan farzların yerine getirilmesini vasiyet etmek farzdır. Zimmet borcu olan zekât, hac, keffâretler ve oruç fidyesi bu niteliktedir.
Şâfiîlere göre, borç, emanet ve ariyet gibi hakların yerine getirilmesini vasiyet etmek sünnettir. Ancak başkalarının bilmediği bir emânet ve gasp gibi bir hak varsa bunun vasiyet edilmesi ise farz hükmünde olur. (bk. el-Kâsânî, el-Bedâyî', VII, 330 vd; İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, VI, 648 vd.; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, II, 328; ez-Zühaylî, a.g.e., VIII, 12. Bilmen, a.g.e., V. 120)
2) Müstehap vasiyet:
Mali durumu elverişli olan mü'minin, mirasçı olmayan yakınlarına, yoksullara ve hayır kurumlarına vasiyette bulunması müstehaptır.
3) Mubah vasiyet:
Hısımlardan veya yabancılardan zengin olanlar için vasiyetle bulunmak mubahtır.
4) Mekruh vasiyet:
Mirasçıları fakir olanların, mallarını vasiyet etmeleri mekruhtur. Çünkü Allah'ın elçisi Sa'd İbn Ebî Vakkas'a, mirasçıyı başkasına muhtaç bir durumda bırakmak yerine varlıklı olarak bırakmanın daha hayırlı olduğunu belirtmiştir.
Diğer yandan Hanefîlere göre akrabadan olsun yabancı bulunsun fısk ve fücur ehli kimseler lehine vasiyet yapılması tahrîmen (harama yakın) mekruh sayılmıştır.
Bazı durumlarda vasiyet haram hükmünde olur. Kilise veya havra yapılması ya da bunların tamiri, Tevrat veya İncil'in yazımı ya da bunların okunmasını vasiyet etmek, topluma zararlı ilimlerin yayılmasına veya genel ahlâkın bozulmasına yönelik vasiyetlerin yapılması bu niteliktedir.
Diğer yandan hayır ve iyilik yapma işini ölümden sonraya geciktirmek yerine sağlığında iken bağış yoluyla bunu gerçekleştirmek daha faziletlidir. Çünkü sağlığında iken verilen mal, servetin kullanımında etkili olan bir eksikliktir. Vasiyette ise malın eksilmesi ölüm sonrası olacak ve mal sahibini değil de mirasçıları etkileyecektir. Nitekim Allah'ın Rasûlüne hangi sadakanın daha üstün olduğu sorulunca şu cevabı vermiştir: "Sağlıklı, mala karşı tutkun, zengin olmayı isteyip yoksul olmaktan korktuğun zamanlarda tasaddukta bulunmandır. Sen, tasadduk işini ölüm kapına gelince; "filana şunu, falana şunu veriyorum, filanın da şu hakkı vardı" diyeceğin zamana kadar erteleme". (Buhârî, Vesâyâ, 7; Müslim, Zekât, 92; Ebû Dâvud, Vesâyâ, 3; Nesâî, Zekat, 60; İbn Mâce, Vesâyâ, 4.)

 

Kuranda vasiyet ile alakalı tahmini 10 ayet geçiyor

2:132 -

Bu dini İbrahim, kendi oğullarına vasiyyet etti, Yakub da öyle yaptı: "Ey oğullarım! Muhakkak ki, bu dini size Allah seçti, başka dinlerden uzak durun, yalnızca müslüman olarak can verin!" dedi.

   

2:180 -

Birinize ölüm geldiği vakit, bir hayır (bir mal) bırakacaksa, babası, anası ve en yakın akrabası için meşru bir surette vasiyet etmek, Allah'tan korkan kimseler üzerine yerine getirilmesi vacib bir hak olarak size farz kılındı.

   

2:182 -

Her kim de vasiyet edenin, bir hata işlemesinden veya bir günaha girmesinden endişe eder de tarafların arasını düzeltirse, ona bir vebal yoktur. Şüphesiz ki, Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

   

2:240 -

İçinizden hanımlarını geride bırakarak vefat edecek olanlar, eşleri için senesine kadar evlerinden çıkarılmaksızın kendilerine yetecek bir malı vasiyet ederler. Bununla birlikte eğer kendileri çıkarlarsa, kendi haklarında yaptıkları meşru bir hareketten dolayı size bir sorumluluk yoktur. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

   

4:11 -

Allah size evlatlarınızın miras taksimini şöyle emrediyor: Çocuklarınızda, erkeğe iki kadın payı kadar, eğer hepsi kadın olmak üzere ikiden de fazla iseler, bunlara mirasın üçte ikisi ve eğer bir tek kadın ise o zaman ona malın yarısı vardır. Eğer ölen, ana ve baba ile birlikte çocuklar da bırakmışsa ana babanın her birine ölenin terekesinden altıda bir; şâyet ölenin çocuğu yok da, mirasçı olarak ana ve babası kalmışsa, ananın payı üçte birdir. Eğer ölenin kardeşleri varsa terekenin altıda biri ananındır. Bu paylar, ölenin borçları ödenip, vasiyeti de yerine getirildikten sonra hak sahiplerine verilir. Baba ve çocuklardan, hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu, siz bilmezsiniz. Bütün bunlar Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah alîmdir, hakîmdir.

   

4:12 -

Eğer hanımlarınızın çocukları yoksa, bıraktıkları mirasın yarısı sizindir. Şâyet bir çocukları varsa o zaman mirasın dörtte biri sizindir. Bu paylar, ölenin vasiyeti yerine getirildikten ve varsa, borcu ödendikten sonra verilir. Eğer siz çocuk bırakmadan ölürseniz, geriye bıraktığınız mirasın dörtte biri hanımlarınızındır. Şâyet çocuklarınız varsa o zaman bıraktığınız mirasın sekizde biri hanımlarınızındır. Bu paylar, yaptığınız vasiyetler yerine getirilip ve varsa borcunuz ödendikten sonra verilir. Eğer ölen bir erkek veya kadının çocuğu ve babası bulunmadığı halde kelâle olarak (yan koldan) mirasına konuluyor ve kendisinin bir erkek veya kızkardeşi bulunuyorsa, bunlardan herbirinin miras payı terekenin altıda biridir. Eğer mevcut olan kardeşler bundan daha çok iseler, bu takdirde kardeşler mirasın üçte birini zarara uğratılmaksızın aralarında eşit olarak taksim ederler. Bu paylar ölenin vasiyeti yerine getirilip ve varsa borcu ödendikten sonra verilir. Bunlar, Allah tarafından bir emirdir. Allah her şeyi bilen ve yarattıklarına çok yumuşak davranandır.

   

5:106 -

Ey iman edenler! İçinizden birine ölüm (emareleri) geldiği zaman, vasiyet sırasında aranızdaki şahitliğin hükmü, kendi içinizden iki adaletli şahit, yahut yeryüzünde yolculuğa çıkmış iseniz, ölüm (emareleri de) size gelip çatmışsa, sizden olmayan diğer iki şahit tutmaktır. Eğer (bunlardan) şüpheye düşerseniz, namazdan sonra onları alıkorsunuz. Onlar da Allah'a şöyle yemin ederler: "Akraba bile olsa, yemini bir çıkar karşılığı satmayacağız, Allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz. Aksi halde günahkârlardan oluruz".

   

19:31 -

"Beni, nerede olursam olayım mübarek kıldı. Hayatta bulunduğum müddetçe namaz kılmamı ve zekat vermemi emretti."

   

42:13 -

Allah dinden Nuh'a tavsiye buyurduğu şeyi sizin için de bir kanun yaptı ve (Ey Muhammed!) sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye buyurduğumuzu da şeriat kıldı. Şöyle ki: Dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin. Fakat senin kendilerini davet ettiğin şey, müşriklere ağır geldi. Allah dilediğini kendine seçer ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir.

   

51:53 -

Onlar birbirlerine bunu mu tavsiye ettiler? Hayır onlar azgın bir kavimdir.

 

Kişinin İslam’a uygun olmayan yapılması halinde günah kazandıracak vasiyetlerde bulunması caiz değildir. Bulunsa bile varislerinin bunu yerine getirmesi gerekmez. Mesela “ben öldükten sonra benim köpeğimi de benim üzerime gömün vasiyet ediyorum” veya “ben öldükten sonra mezarıma su yerine şarap dökün” gibi İslama aykırı olan hiçbir vasiyet yerine getirilmez. Getirlirse yerine getirenler günahkâr olur.

 

Mekke’den tüm dünya Müslümanlarına selam olsun.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yenigolcuk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.