Mustafa OKULLU
Köşe Yazarı
Mustafa OKULLU
 

ŞEFAAT NEDİR, KİMLERE ŞEFAAT EDİLİR

Şefaat kelime olarak; birinden, başkası adına bir ricada bulunma, kusurlarının bağışlanmasını dileme, bir suçlu veya ihtiyaç sahibinin af ve iyiliğe kavuşması için diğeri tarafından vâsıtalık etme, kayırma, iltimas ve yardım isteme mânâlarına gelmektedir.  Şefaat: Ahirette günahkâr olup ta cehenneme girme durumunda olan müminlerin affedilmesi ve  ibadet ve taat ehlinin ise daha büyük derecelere ulaşması için peygamberler ile ümmetin büyüklerinin Allah’a yalvarmalarıdır. İslâmî ilimler ıstılâhında ise şefâat, buna ehil olan bir zâtın, Allah Teâlâ’dan, günahkâr bir mü’minin affını niyaz etmesi demektir.    Şefaatten faydalanacak olan kimseler imanla kabre girmiş olan müminlerdir İslam alimleri şefaatin azabı hak edenlerden azabı kaldırmak ve günahlarını bağışlamak için olduğunu belirtirler. Bu da iki şekilde olur. Birincisi henüz cehenneme girmeyen mü’minlerin cehenneme girmelerine engel olmak ve cehenneme girmiş olanların da cehennemden kurtulmalarını sağlamak şeklinde tecelli edeceğini belirtmişlerdir.  Şefaat etme yetki ve iznini sadece Allah’a aittir. Allah’ın izin ve müsaadesi olmadan ve yetki vermeden hiç kimsenin şefaatte bulunamaz. Bu durum Kur’an-ı Kerimde Âyete’l-Kürsi’de belirtilmiştir.” O’nun izni olmadan huzurunda kim şefaat edebilir.” (Bakara, 2:255) Nitekim peygamberimiz (asv) “Her peygamberin Allah katında makbul bir duası vardır. Diğer peygamberler bu duayı yapmada acele ettiler. Ben ise duamı kıyamet günü ümmetime şefaat için sakladım. Ümmetimden şirk koşmadan ölen büyük günah işleyenler için şefaat edeceğim” (Müslim, Cenâiz 102-103; Buhârî, Deavât 1; Müslim, İman 334-342; buyurmuşlardır. İmansız olarak kabre girenler, Kâfirler ve münafıklar  için şefaat yoktur. İnkâr edenlere şefaat kapısı kapalıdır. Nitekim yüce Allah kâfirlere hitaben “Allah'tan başka şefaat ediciler mi edindiler? De ki: "Ya onlar, hiçbir şeye malik değillerse ve akıl da erdiremiyorlarsa?" De ki: "Şefaatin tümü Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra O'nun huzuruna döneceksiniz. (Zümer, 39:43-44 Şefaat çeşitleri Beş çeşit şefaat vardir: 1. Şefaat-i uzma: En büyük şefaat demektir. Kıyamet günü mahşerdeki bekleyişin sona erip hesabın başlaması için Peygamber Efendimizin bütün insanlığa şefaatidir. 2. Bazi müminlerin hesap görmeden cennete girmelerini sağlayan şefaat. Bu da Resülullah (s.a.v.)e mahsus olan bir şefaattir. 3. Cennette bazı müminlerin derecelerinin yükselmesi için olan şefaat 4. Günahları sebebiyle cehenneme girecek olan müminlerin, cehenneme girmeksizin cennete girmelerini sağlayan şefaat. 5. Cehenneme girmiş olan müminlerin, cezasını tam çekmeden affedilip çıkarılması için olan şefaat. Son üç maddede yer alan şefaate, Allah’ın izniyle Peygamberimizin yananda diger Peygamberler, ilmiyle âmil olan âlimler ve şehitler de yetkilidir. Allah'in izni olmadan hiç kimse şefaat edemeyeceği gibi, Allah’ın izin vermedigi hiç kimseye de şefaat edilmez. Şefaatte de ilâhi adalet daima gözetilir. Ehl-i Sünnet inancına göre, büyük günah sahipleri hakkında peygamberlerin (aleyhimüsselâm) ve hayırlı mü’minlerin şefaatta bulunma selahiyetleri/yetkileri vardır. Bu husus meşhur hadislerle sabittir. Kur’an-ı Kerim’de de, “(Ey Muhammed!) Hem kendinin hem de mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların günahının bağışlanmasını dile.” buyrulmuştur. Şefaati inkâr edenlere sormak lazım: Rasûlüllah Efendimizin (s.a.v.) mü’minler için af dilemesinin faydası olmayacaksa bu ayetin manası nedir? Keza buyrulmuştur ki, “Artık şefaatçıların şefaati onlara (kâfirlere) fayda vermez.” Bu ayetin üslubundan ve ifade tarzından da anlaşılmaktadır ki şefaat vardır. Yani; ey kâfirler, siz öyle kötü ve zor durumdasınız ki, herkese faydası olan şefaatin bile size yararı olmaz, denilmek istenmiştir. İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe (rh.) hazretlerinin ifadeleriyle, başta Resûlüllah Efendimiz olmak üzere bütün peygamberlerin (aleyhi ve aleyhimü’s-salavâtü ve’t-teslîmât ve alâ Nebiyyinâ hâssa) ve Allâh’ın izniyle sâlih kulların, evliyâullâhın (k.esrârahüm), şehitlerin bazı günahkâr mü’minlere, cezayı hak eden büyük günah sahibi kişilere şefâat edecekleri haktır, âyet ve hadislerle sâbittir. Bu görüş, hiç şüphesiz Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mensuplarının görüşünü temsil etmektedir.  Mü’minler, günahlarının affı, makamlarının-rütbelerinin, derece ve mevkilerinin yükselmesi ve daha bazı iyilik ve güzellikler için peygamberlerinden, Allah dostlarından, hayırlı ve sâlih zâtlardan şefaat talep edebilirler. Ancak müşrikler-kâfirler ve şefaati inkâr edenler için şefaat bahis mevzuu değildir. Kur’ân-ı Kerim’de buyrulmuştur ki, ’Onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermez. Böyle iken bunlara ne oluyor ki, âdeta arslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi hâlâ nasihatten-öğütten yüz çeviriyorlar?’ Bu mevzûda İmâm-ı Rabbânî (k.s.) hazretleri ise şu açıklamalarda bulunur:  ’Sâlih ve hayırlı zâtların; Allah Teâlâ’nın izni ile kıyâmet günü, âsîler ve günahkârlar hakkında şefaat etmeleri haktır, gerçektir. Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.) bu mânâda şöyle buyurdu:  ‘Şefâatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir.’ Hz. Cabir’in (r.a.) naklettiği bu hadis-i şerifi rivayet eden Tirmizî şu ziyadeyi kaydeder: “Büyük günah sahibi olmayanın şefaate ne ihtiyacı var!”  Kısacası bu mübarek sözleriyle Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), büyük günah işlemeleri sebebiyle azap görmeleri gereken kimselerin, şefaat sayesinde cehenneme girmekten kurtulacaklarını… Zerre miktarı da olsa iman sahibi bulunanlardan, günahları dolayısıyla cehenneme girmiş olanların da yine şefaat vesilesiyle oradan çıkacaklarını ifade etmektedir. Bu meşhur bir hadistir, hatta bu mevzudaki hadisler mana yönünden mütevatirdir. Tîbî rahımehullah ise bu hadisi, ‘Helâk olanları kurtaracak şefaatim, büyük günah işleyenlere mahsustur’ diye anlamıştır.  Mü’minlerin, bilhassa iki cihan serveri Efendimizin (s.a.v.) şefâat-i uzmâsı’ndan mahrum kalmamaya gayret göstermeleri lâzımdır. Bunun için de sünnetlerine dört elle sarılmak gerekir.    Cumanız mübarek olsun.Tüm dünyadaki Müslümanlara Selam olsun.  
Ekleme Tarihi: 10 Mart 2016 - Perşembe

ŞEFAAT NEDİR, KİMLERE ŞEFAAT EDİLİR

Şefaat kelime olarak; birinden, başkası adına bir ricada bulunma, kusurlarının bağışlanmasını dileme, bir suçlu veya ihtiyaç sahibinin af ve iyiliğe kavuşması için diğeri tarafından vâsıtalık etme, kayırma, iltimas ve yardım isteme mânâlarına gelmektedir. 

Şefaat: Ahirette günahkâr olup ta cehenneme girme durumunda olan müminlerin affedilmesi ve  ibadet ve taat ehlinin ise daha büyük derecelere ulaşması için peygamberler ile ümmetin büyüklerinin Allah’a yalvarmalarıdır.

İslâmî ilimler ıstılâhında ise şefâat, buna ehil olan bir zâtın, Allah Teâlâ’dan, günahkâr bir mü’minin affını niyaz etmesi demektir. 
 

Şefaatten faydalanacak olan kimseler imanla kabre girmiş olan müminlerdir İslam alimleri şefaatin azabı hak edenlerden azabı kaldırmak ve günahlarını bağışlamak için olduğunu belirtirler. Bu da iki şekilde olur. Birincisi henüz cehenneme girmeyen mü’minlerin cehenneme girmelerine engel olmak ve cehenneme girmiş olanların da cehennemden kurtulmalarını sağlamak şeklinde tecelli edeceğini belirtmişlerdir. 
Şefaat etme yetki ve iznini sadece Allah’a aittir. Allah’ın izin ve müsaadesi olmadan ve yetki vermeden hiç kimsenin şefaatte bulunamaz. Bu durum Kur’an-ı Kerimde Âyete’l-Kürsi’de belirtilmiştir.” O’nun izni olmadan huzurunda kim şefaat edebilir.” (Bakara, 2:255) Nitekim peygamberimiz (asv) “Her peygamberin Allah katında makbul bir duası vardır. Diğer peygamberler bu duayı yapmada acele ettiler. Ben ise duamı kıyamet günü ümmetime şefaat için sakladım. Ümmetimden şirk koşmadan ölen büyük günah işleyenler için şefaat edeceğim” (Müslim, Cenâiz 102-103; Buhârî, Deavât 1; Müslim, İman 334-342; buyurmuşlardır.

İmansız olarak kabre girenler, Kâfirler ve münafıklar  için şefaat yoktur. İnkâr edenlere şefaat kapısı kapalıdır. Nitekim yüce Allah kâfirlere hitaben “Allah'tan başka şefaat ediciler mi edindiler? De ki: "Ya onlar, hiçbir şeye malik değillerse ve akıl da erdiremiyorlarsa?" De ki: "Şefaatin tümü Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra O'nun huzuruna döneceksiniz. (Zümer, 39:43-44

Şefaat çeşitleri

Beş çeşit şefaat vardir:

1. Şefaat-i uzma: En büyük şefaat demektir. Kıyamet günü mahşerdeki bekleyişin sona erip hesabın başlaması için Peygamber Efendimizin bütün insanlığa şefaatidir.

2. Bazi müminlerin hesap görmeden cennete girmelerini sağlayan şefaat. Bu da Resülullah (s.a.v.)e mahsus olan bir şefaattir.

3. Cennette bazı müminlerin derecelerinin yükselmesi için olan şefaat

4. Günahları sebebiyle cehenneme girecek olan müminlerin, cehenneme girmeksizin cennete girmelerini sağlayan şefaat.

5. Cehenneme girmiş olan müminlerin, cezasını tam çekmeden affedilip çıkarılması için olan şefaat.

Son üç maddede yer alan şefaate, Allah’ın izniyle Peygamberimizin yananda diger Peygamberler, ilmiyle âmil olan âlimler ve şehitler de yetkilidir.

Allah'in izni olmadan hiç kimse şefaat edemeyeceği gibi, Allah’ın izin vermedigi hiç kimseye de şefaat edilmez. Şefaatte de ilâhi adalet daima gözetilir.


Ehl-i Sünnet inancına göre, büyük günah sahipleri hakkında peygamberlerin (aleyhimüsselâm) ve hayırlı mü’minlerin şefaatta bulunma selahiyetleri/yetkileri vardır. Bu husus meşhur hadislerle sabittir.

Kur’an-ı Kerim’de de, “(Ey Muhammed!) Hem kendinin hem de mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların günahının bağışlanmasını dile.” buyrulmuştur. Şefaati inkâr edenlere sormak lazım: Rasûlüllah Efendimizin (s.a.v.) mü’minler için af dilemesinin faydası olmayacaksa bu ayetin manası nedir? Keza buyrulmuştur ki, “Artık şefaatçıların şefaati onlara (kâfirlere) fayda vermez.” Bu ayetin üslubundan ve ifade tarzından da anlaşılmaktadır ki şefaat vardır. Yani; ey kâfirler, siz öyle kötü ve zor durumdasınız ki, herkese faydası olan şefaatin bile size yararı olmaz, denilmek istenmiştir.

İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe (rh.) hazretlerinin ifadeleriyle, başta Resûlüllah Efendimiz olmak üzere bütün peygamberlerin (aleyhi ve aleyhimü’s-salavâtü ve’t-teslîmât ve alâ Nebiyyinâ hâssa) ve Allâh’ın izniyle sâlih kulların, evliyâullâhın (k.esrârahüm), şehitlerin bazı günahkâr mü’minlere, cezayı hak eden büyük günah sahibi kişilere şefâat edecekleri haktır, âyet ve hadislerle sâbittir. Bu görüş, hiç şüphesiz Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mensuplarının görüşünü temsil etmektedir. 

Mü’minler, günahlarının affı, makamlarının-rütbelerinin, derece ve mevkilerinin yükselmesi ve daha bazı iyilik ve güzellikler için peygamberlerinden, Allah dostlarından, hayırlı ve sâlih zâtlardan şefaat talep edebilirler. Ancak müşrikler-kâfirler ve şefaati inkâr edenler için şefaat bahis mevzuu değildir. Kur’ân-ı Kerim’de buyrulmuştur ki, ’Onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermez. Böyle iken bunlara ne oluyor ki, âdeta arslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi hâlâ nasihatten-öğütten yüz çeviriyorlar?’

Bu mevzûda İmâm-ı Rabbânî (k.s.) hazretleri ise şu açıklamalarda bulunur: 

’Sâlih ve hayırlı zâtların; Allah Teâlâ’nın izni ile kıyâmet günü, âsîler ve günahkârlar hakkında şefaat etmeleri haktır, gerçektir. Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.) bu mânâda şöyle buyurdu: 

‘Şefâatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir.’

Hz. Cabir’in (r.a.) naklettiği bu hadis-i şerifi rivayet eden Tirmizî şu ziyadeyi kaydeder: “Büyük günah sahibi olmayanın şefaate ne ihtiyacı var!” 

Kısacası bu mübarek sözleriyle Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), büyük günah işlemeleri sebebiyle azap görmeleri gereken kimselerin, şefaat sayesinde cehenneme girmekten kurtulacaklarını… Zerre miktarı da olsa iman sahibi bulunanlardan, günahları dolayısıyla cehenneme girmiş olanların da yine şefaat vesilesiyle oradan çıkacaklarını ifade etmektedir. Bu meşhur bir hadistir, hatta bu mevzudaki hadisler mana yönünden mütevatirdir. Tîbî rahımehullah ise bu hadisi, ‘Helâk olanları kurtaracak şefaatim, büyük günah işleyenlere mahsustur’ diye anlamıştır. 

Mü’minlerin, bilhassa iki cihan serveri Efendimizin (s.a.v.) şefâat-i uzmâsı’ndan mahrum kalmamaya gayret göstermeleri lâzımdır. Bunun için de sünnetlerine dört elle sarılmak gerekir. 
 

Cumanız mübarek olsun.Tüm dünyadaki Müslümanlara Selam olsun.

 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yenigolcuk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.