Mustafa OKULLU
Köşe Yazarı
Mustafa OKULLU
 

RAMAZANA GİRERKEN RAMAZANI KARŞILARKEN

Onbir ayın sultanı olan Ramazan ayına inşaallah 05.06.2016 Pazar günü akşamı Teravih namazını kılarak sahura kalkacak 06.06.2016 Pazartesi günü oruç tutacağız. Oruç tutarken sadece midemize değil bütün organlarımıza oruç tutturacağız. Oruç ibadeti bizlere farz kılındığı gibi bizden önceki ümmetlere de farz kılınmış bir ibadettir. Allah Teala, Kitab-ı Keriminde; (Rabbin dilediğini yaratır ve seçer.) buyurur. Kasas: 68 Ayet-i Kerimeden anlaşılacağı üzere Allah Teala, yarattıkları arasından dilediklerini başkaları üzerine ustun kılmıştır. İnsanı yaratan Allah Teala, Peygamber Efendimizi bütün beşer üzerine ustun kılmıştır. Yeryüzü içerisinde Mekke’yi, melekler içerisinde Cebrail (a.s)’ı, ümmetler içerisinde, ümmet-i Muhammed’i, zamanlar içerisinden de Ramazan ayını ustun tutmuş, onu diğer ay ve günlerden faziletli eylemiştir. Bu ay içerisinden de son on günü seçmiş, on gün içerisinden de Kadir gecesini seçmiştir. Geceler icerisinden Ramazan ayının son on gununu, onun icinden de kadir gecesini diğer gecelere ustun tutan Mevla Teala, gunduzler icerisinde de, Zi’lhicce’nin ilk on gununu diğer gunlere ustun kılmıştır. Ramazan ayının son on gecesi, icinde yapılan ibadetlerle ustun olurken, Zi’lhicce ayının ilk on gunude, hac ibadetlerini icinde misafir ettiğinden dolayı diğer gunlere ustun olmuştur. Senenin diğer aylarına bariz bir ustunluğu olan Ramazan ayı, sabır, cihat, takva, ikram ve comertlik ayıdır. Evet, bu ay sabır ayıdır. Zira insan bu ayda taat ve ibadetleri yerine getirme uzerine sabrettiği gibi, masiyetlerden kacınma uzerine de sabreder. Mu’min oruclu iken daha evvel lezzetlendiği nimetlerden elini cekme hususunda kendisine izin verilen vakte kadar mucadele ederek sabır gosterir. Ramazan ayı cihat ayıdır. Rasululullah efendimiz (s.a.v) İslam tarihinin en onemli iki gazvesini bu ayda yapmıştır. Hicretin 2. senesinde Ramazan ayının 12. Gununde Bedir gazvesi icin Medine’den cıkan Peygamber efendimiz, o yıl ilk Ramazan orucunu tutuyordu. Diğeri ise Mekke fethidir ki, şiddetli sıcak sebebiyle Peygamber Efendimiz (s.a.v) ashabına merhamet gostererek oruc tutmamalarını emretmiştir. Ramazan ayı takva ayıdır. Zira Mevla Teala şoyle buyurdu: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız icin oruc, sizden oncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” Bakara: 183 Takva butun ibadetlerin nihai gayesidir. Nitekim hadis-i şerifte Rasulullah Efendimiz şoyle buyuruyor: “Şuphesiz Allah Teala sizin suretlerinize ve cisimlerinize bakmaz. Fakat kalplerinize ve amellerinize bakar.” Buhari İbadetlerin tumunde itibar edilen takvadır. Sadece yemeyi icmeyi terk etmek, ruku ve secdeye eğilmek, sadece hayvanı boğazlamak, veya haccetmek, zekat vermek değildir. Nitekim Mevla Teala şoyle buyuruyor: “Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat ona sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır.” Hacc: 37 Gorulduğu gibi ibadetler de mihenk taşı Allah’a karşı gelmekten sakınmak yani takvadır. Bu husus Orucun farz kılınmasının gerekcesinde de Umulur ki sakınırsınız” buyrularak acıkca beyan edilmiştir. Bu sebeple selefi salihin bu ayı karşılama hususunda ve bu ayda kalplerinin ıslahına vesile olacak ibadetlere ihtimamda son derece titiz davranmıştır. Bu ayın bereketinden ve ecrinden istifade hususunda ve bu ayı karşılamaya onem vermekte bizim ve onların durumlarını karşılaştırsak aradaki buyuk farkı anlarız. Kıymetli okurlar; Butun insanlar hakikatte tuccardırlar. Ticaret eşyası da kişinin her gun işlediği amellerdir. Kişi kar veya zarar ettiğini amelleri mizana konduğunda anlayacaktır. İşte Mevla Teala biz amel tuccarlarına, ticaretin revac kazandığı bir takım mevsimler yaratmıştır. Senenin her gununde ticaret yapılmakta ancak Ramazan ayı gibi ozel mevsimlerde ticaretin kazancı kat kat artmaktadır. Bu ayda ki kar ve kazanc senenin diğer aylarına nazaran cok daha buyuk olur. Bunun bilincinde olan sahabe-i kiram senenin altı ayında kendilerini ramazana ulaştırması icin Mevla Teala’ya dua ederler, sonraki altı ayında ise Ramazan’da yaptıkları amellerin kabul edilmesi icin dua ve niyazda bulunurlardı. Boylelikle butun sene Ramazan ayı sahabenin gundeminde oluyordu. Ya onu karşılamak icin hazırlık yapmak veya uğurladıktan sonra amellerinin kabul edilmesi icin dua etmek ile… Sahabe-i kiram senenin butun aylarını zikir, cihat, Kur’an-ı kerim tilaveti, sadaka, yeryuzunu ve gokyuzunu tefekkur ederek gecirmekle birlikte, bu ay gelmesiyle hayatlarının akışını değiştirirler, değer kıymet bilir bir anlayışla bu mubarek ayı karşılarlardı. Rasulullah (s.a.v)’ın sunnetini, Kur’an’ın ahkamını insanlara beyan eden selef alimleri, Ramazan ayı geldiğinde ilim talim etmeyi bırakırlar, sadece Kur’an-ı Kerim tilavetine yoğunlaşırlardı. Hatta bazıları “ramazan ayı sadece iki şey icindir; sadaka ve Kur’an tilaveti” demiştir. Hadis-i Şerif rivayetine buyuk ehemmiyet gosteren adeta hadisle iştigal etmeye aşık olan İmam-ı Malik (r.aleyh), Ramazan ayı girdiğinde hadis eğitimini bırakır, butun himmetini Kur’an’a verirdi. Fakat gunumuz Muslumanları olarak bizler Ramazan ayına nasıl hazırlandığımızı ve onu nasıl karşıladığımızı sorgulamamız gerekir. Ornek olarak bir takım gıda sektorundeki ticaret erbabı Ramazanın yaklaşmasını bir fırsat olarak gorur ve gostermelik indirimlerle halkın ilgisini cekmeyi hedefler, bunun da otesinde ramazan ayı dışında satılmayan malları, kumanya kampanyaları adı altında elden cıkarmaya calışır. Bu durumda ecir ve mukafat ayı olan Ramazanı aldatma mevsimi olarak dunya, ahret ziyan eden bir ticaret ayı olarak gecirir. Yine birtakım insanlar ramazan ayı yaklaştığında tabiri caizse bir kıtlık mevsimine girercesine evi gıda maddeleri ile stok etmeye başlar. Belki de uc haneye yetecek malzemeyi evine doldurur. Kalplerin tasfiyesi ve tezkiyesi icin yapılması gereken hazırlıklar, mideyi doldurma telaşesi icin yapılır. Bu tur bir hazırlık yapılan ramazan ayı, sahabenin ve selef-i salihinin karşıladığı Ramazan ayına benzemekten cok uzaktır. Yine bir takım insanlar, Ramazan ayında yolculuğa cıkarak, gittikleri yerde heva ve heveslerine gore eğlenmeyi duşlerken, bazı kimselerde Ramazan ayına ozel yapılan canlı proğramları takip ederek bu kutlu geceleri eğlencesi gece boyu devam eden yerlerde gecirmenin planlarını yaparlar. Ramazan ayının gecelerini tv başında sahura kadar devam eden proğramlar, diziler, eğlenceler başında gecirmekte gunumuz insanlarının coğunluğunun mubtela olduğu bir alışkanlıktır. Ramazan ayına hazırlığımızı, Mevla Teala’ya karşı, imanımızda sadakatli olduğumuzu ifade ederek, kalbimizi her turlu karışıklıktan, riyadan, nifaktan ve diğer kotu hasletlerden arındırarak yapmalıyız. Ramazan ayına hazırlığımızı, haramlardan ve hoşa gitmeyen her turlu işlerden kacınmakla yapmalıyız. Butun Muslumanlar, ramazan ayında fecrin doğuşundan guneşin batımına kadar yemeyi icmeyi terk etmek manasında oruc tutmakta ortak olmakla birlikte nefislerimizi hakiki oruc icin hazırlamamız ve kalplerimizde bu manayı yerleştirmemiz gerekir. Hakiki oruc; kalplerimizin tezkiyesi, temizlenmesi ve Allah Teala’nın haram kıldığı şeylerden uzak tutulmasıyla, şirk, gosteriş, nifak ve benzeri kalbi hastalıklardan kalbin arındırılmasıyla olur. Bu durumda kalplerimizi bu kotu hasletlerden temizlemiş olarak bu mubarek ayı karşılamalıyız. Aldatma, hile, nefret, kin, haset, Muslumanlara karşı buğz, kardeşler, komşular, arkadaşlar, arasında duşmanlık senenin diğer aylarında haram olduğu gibi, bu mubarek ayda ki haramlığı daha şiddetlidir. Oyle ise bu ayı fırsat bilerek kalplerimize ağırlık veren, hasenatımızı yiyip bitiren gunahları terk etmeliyiz. Kalp haram edilmiş şehvetlerden oruc tutmadığında, kulaklar, gozler kendilerine haram edilmiş şeyleri dinlemekten ve bakmaktan oruc tutmaz ise midenin ac kalmasının ne kadar faidesi olur. Boyle bir fırsat mevsiminde yaptığımız ibadetler diğer aylardan farklılık gostermemesi bir talihsizlik sayılıyorsa, birde bu mevsimde yapılan gunah ve masiyetler sebebiyle icine duşulen husranı nasıl tarif etmelidir. Ummet-i islamiyyenin ramazan ayını hakkıyla kıymetlendirmediğinin en acık delili, kişinin ramazan ayı oncesindeki ve sonrasındaki, halleridir. Zira kişinin ibadet ve taatının kabul edilmesinin alameti, ibadet uzerine devam etmesidir. İbadetinin reddinin alameti ise peşine masiyet işlemesidir. Bir cok musluman ramazan ayında edindikleri guzel hasletleri bayram girmesiyle bırakırlar. İcki icen bazı kimseler ramazan ayında bir ay boyunca ağızlarına zurmedikleri halde bayram girmesiyle tekrar başlarlar. Ramazan ayında kumara tovbe eden kimi insanlar, bayram girmesiyle hasretle kumar masalarına kurulurlar. Allah'û Tealâ, yeryüzünün halifesi olarak seçtiği insanı terbiye etmek, olgunlaştırmak ve imtihan etmek için birçok ibadet şekli tayin etmiştir. Bu ibadetlerden bir tanesi de: İslâmın temel esaslarından biri olan Ramazan orucudur. Ramazan ayı; Allah'ın öngördüğü şekilde ıslah olmamız için, yine Allah'ın tayin ettiği bir ayar istasyonudur. Oruç ise;  İnsan kalbinin yalnız Allah’a açılması, dünya ve dünyalıklara Allah'ın emrettiği şekilde bakılması demektir. Cennet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapandığı ve şeytanların zincire vurulduğu bu mübarek ayda, oruçlarımızdan ve diğer ibadetlerimizden bir şeyler bekliyorsak; Oruç nedir, ne için tutulur? İbadet nedir, ne için yapılır? gibi sorulara, cevap verebilecek kadar düşündükten sonra, eğer kendi iç dünyamızdan aldığımız cevap bizi tatmin ediyorsa, ondan sonra oruç ve ibadetlere başlamalıyız. Yoksa ibadetleri bilinçsiz, şuursuz bir şekilde günah ve kötülüklerle beraber yapacaksak, boşu boşuna aç kalmanın da bir anlamı olmayacaktır. Zira Hadis-i şerifte: "Kim kötü sözleri ve kötü işleri terk etmezse, Allah'ın onun yemesini, içmesini terk etmesine hiç de ihtiyacı yoktur." [3]  buyurulmaktadır. Ramazan ayında 5 vakit namaza başlayan bazı kimseler, bayram girmesiyle sanki namazın farziyeti uzerlerinden duşmuş gibi bir dahaki Ramazana kadar namazları askıya alırlar. Ramazan ayında oruc tutarak rablerine itaatleri karşılığında bir hediye olarak verilen bayram gunleri, nice gunah ve isyanlara sahne olması buyuk bir celişkidir. Ramazan ayı gelmeden once hazırlık yapmak bizim icin bir sınav onemidir. Zira mu’min ve munafık arasındaki bir farkta şudur; Mu’minler kendilerinden istenilen taat ve emirler icin on hazırlık yaparlar, munafıklar ise boyle bir hazırlıkta bulunmazlar. Bundan dolayı Ayet-i kerimede: “Onlar eğer savaşa cıkmak isteselerdi, elbette bunun icin bir hazırlık yaparlardı.” (tevbe: 46) buyrulmaktadır. Zira munafıklar gercekten cihada cıkmayı isteselerdi, bunun icin hazırlık yaparlardı. Ancak onların nifakı hazırlık yapmadıklarından dolayı ortaya cıkmıştır. Bir kimse Ramazan ayı girmeden once kalbinde ve niyetinde hazırlığını yapsa, bu ayda Allah Teala’ya itaat edeceğine, Allah Teala’dan sakınacağına, onun haram ettiklerinden kacınacağına azmetse ve bu ayı senenin diğer aylarını da itaat uzere gecirmeye fırsat olarak gorse, şuphesiz Allah Teala onu bu niyetinde muvaffak eder. Fakat boyle bir azimli niyeti olmayan kimse ramazan ayının gelmesi ve gecmesi onda ziyandan başka bir iz bırakmaz. Oruc farziyetini yerine getirmesinin dışında elde kalan sadece aclık ve susuzluğu olur. Mevla Teala, Ramazan ayını sadakatli bir imanla, ihlasla, salih amellerle karşılamaya, ve Ramazan ayında kazanclı bir ticaret yapmaya cumlemizi muvaffak eylesin. Amin! Ramazan ayı ülkemize ve tüm insanlığa hayır ve barış getirsin. Cumanız mübarek olsun.   [1]  Bakara Suresi: 185 [2]  Buhari: Hadis No. 902 [3]  Buhari: Hadis No. 902      
Ekleme Tarihi: 02 Haziran 2016 - Perşembe

RAMAZANA GİRERKEN RAMAZANI KARŞILARKEN

Onbir ayın sultanı olan Ramazan ayına inşaallah 05.06.2016 Pazar günü akşamı Teravih namazını kılarak sahura kalkacak 06.06.2016 Pazartesi günü oruç tutacağız. Oruç tutarken sadece midemize değil bütün organlarımıza oruç tutturacağız.

Oruç ibadeti bizlere farz kılındığı gibi bizden önceki ümmetlere de farz kılınmış bir ibadettir.

Allah Teala, Kitab-ı Keriminde;

(Rabbin dilediğini yaratır ve seçer.) buyurur. Kasas: 68 Ayet-i Kerimeden anlaşılacağı üzere Allah Teala, yarattıkları arasından dilediklerini başkaları üzerine ustun kılmıştır. İnsanı yaratan Allah Teala, Peygamber Efendimizi bütün beşer üzerine ustun kılmıştır. Yeryüzü içerisinde Mekke’yi, melekler içerisinde Cebrail (a.s)’ı, ümmetler içerisinde, ümmet-i Muhammed’i, zamanlar içerisinden de Ramazan ayını ustun tutmuş, onu diğer ay ve günlerden faziletli eylemiştir. Bu ay içerisinden de son on günü seçmiş, on gün içerisinden de Kadir gecesini seçmiştir.

Geceler icerisinden Ramazan ayının son on gununu, onun icinden de kadir gecesini diğer gecelere ustun tutan Mevla Teala, gunduzler icerisinde de, Zi’lhicce’nin ilk on gununu diğer gunlere ustun kılmıştır. Ramazan ayının son on gecesi, icinde yapılan ibadetlerle ustun olurken, Zi’lhicce ayının ilk on gunude, hac ibadetlerini icinde misafir ettiğinden dolayı diğer gunlere ustun olmuştur. Senenin diğer aylarına bariz bir ustunluğu olan Ramazan ayı, sabır, cihat, takva, ikram ve comertlik ayıdır. Evet, bu ay sabır ayıdır. Zira insan bu ayda taat ve ibadetleri yerine getirme uzerine sabrettiği gibi, masiyetlerden kacınma uzerine de sabreder. Mu’min oruclu iken daha evvel lezzetlendiği nimetlerden elini cekme hususunda kendisine izin verilen vakte kadar mucadele ederek sabır gosterir.

Ramazan ayı cihat ayıdır. Rasululullah efendimiz (s.a.v) İslam tarihinin en onemli iki gazvesini bu ayda yapmıştır. Hicretin 2. senesinde Ramazan ayının 12. Gununde Bedir gazvesi icin Medine’den cıkan Peygamber efendimiz, o yıl ilk Ramazan orucunu tutuyordu. Diğeri ise Mekke fethidir ki, şiddetli sıcak sebebiyle Peygamber Efendimiz (s.a.v) ashabına merhamet gostererek oruc tutmamalarını emretmiştir. Ramazan ayı takva ayıdır. Zira Mevla Teala şoyle buyurdu:

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız icin oruc, sizden oncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” Bakara: 183 Takva butun ibadetlerin nihai gayesidir. Nitekim hadis-i şerifte Rasulullah Efendimiz şoyle buyuruyor:

“Şuphesiz Allah Teala sizin suretlerinize ve cisimlerinize bakmaz. Fakat kalplerinize ve amellerinize bakar.” Buhari İbadetlerin tumunde itibar edilen takvadır. Sadece yemeyi icmeyi terk etmek, ruku ve secdeye eğilmek, sadece hayvanı boğazlamak, veya haccetmek, zekat vermek değildir. Nitekim Mevla Teala şoyle buyuruyor:

“Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat ona sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır.” Hacc: 37 Gorulduğu gibi ibadetler de mihenk taşı Allah’a karşı gelmekten sakınmak yani takvadır. Bu husus Orucun farz kılınmasının gerekcesinde de

Umulur ki sakınırsınız” buyrularak acıkca beyan edilmiştir. Bu sebeple selefi salihin bu ayı karşılama hususunda ve bu ayda kalplerinin ıslahına vesile olacak ibadetlere ihtimamda son derece titiz davranmıştır. Bu ayın bereketinden ve ecrinden istifade hususunda ve bu ayı karşılamaya onem vermekte bizim ve onların durumlarını karşılaştırsak aradaki buyuk farkı anlarız. Kıymetli okurlar;

Butun insanlar hakikatte tuccardırlar. Ticaret eşyası da kişinin her gun işlediği amellerdir. Kişi kar veya zarar ettiğini amelleri mizana konduğunda anlayacaktır. İşte Mevla Teala biz amel tuccarlarına, ticaretin revac kazandığı bir takım mevsimler yaratmıştır. Senenin her gununde ticaret yapılmakta ancak Ramazan ayı gibi ozel mevsimlerde ticaretin kazancı kat kat artmaktadır. Bu ayda ki kar ve kazanc senenin diğer aylarına nazaran cok daha buyuk olur. Bunun bilincinde olan sahabe-i kiram senenin altı ayında kendilerini ramazana ulaştırması icin Mevla Teala’ya dua ederler, sonraki altı ayında ise Ramazan’da yaptıkları amellerin kabul edilmesi icin dua ve niyazda bulunurlardı. Boylelikle butun sene Ramazan ayı sahabenin gundeminde oluyordu. Ya onu karşılamak icin hazırlık yapmak veya uğurladıktan sonra amellerinin kabul edilmesi icin dua etmek ile…

Sahabe-i kiram senenin butun aylarını zikir, cihat, Kur’an-ı kerim tilaveti, sadaka, yeryuzunu ve gokyuzunu tefekkur ederek gecirmekle birlikte, bu ay gelmesiyle hayatlarının akışını değiştirirler, değer kıymet bilir bir anlayışla bu mubarek ayı karşılarlardı. Rasulullah (s.a.v)’ın sunnetini, Kur’an’ın ahkamını insanlara beyan eden selef alimleri, Ramazan ayı geldiğinde ilim talim etmeyi bırakırlar, sadece Kur’an-ı Kerim tilavetine yoğunlaşırlardı. Hatta bazıları “ramazan ayı sadece iki şey icindir; sadaka ve Kur’an tilaveti” demiştir. Hadis-i Şerif rivayetine buyuk ehemmiyet gosteren adeta hadisle iştigal etmeye aşık olan İmam-ı Malik (r.aleyh), Ramazan ayı girdiğinde hadis eğitimini bırakır, butun himmetini Kur’an’a verirdi.

Fakat gunumuz Muslumanları olarak bizler Ramazan ayına nasıl hazırlandığımızı ve onu nasıl karşıladığımızı sorgulamamız gerekir. Ornek olarak bir takım gıda sektorundeki ticaret erbabı Ramazanın yaklaşmasını bir fırsat olarak gorur ve gostermelik indirimlerle halkın ilgisini cekmeyi hedefler, bunun da otesinde ramazan ayı dışında satılmayan malları, kumanya kampanyaları adı altında elden cıkarmaya calışır. Bu durumda ecir ve mukafat ayı olan Ramazanı aldatma mevsimi olarak dunya, ahret ziyan eden bir ticaret ayı olarak gecirir. Yine birtakım insanlar ramazan ayı yaklaştığında tabiri caizse bir kıtlık mevsimine girercesine evi gıda maddeleri ile stok etmeye başlar. Belki de uc haneye yetecek malzemeyi evine doldurur. Kalplerin tasfiyesi ve tezkiyesi icin yapılması gereken hazırlıklar, mideyi doldurma telaşesi icin yapılır.

Bu tur bir hazırlık yapılan ramazan ayı, sahabenin ve selef-i salihinin karşıladığı Ramazan ayına benzemekten cok uzaktır.
Yine bir takım insanlar, Ramazan ayında yolculuğa cıkarak, gittikleri yerde heva ve heveslerine gore eğlenmeyi duşlerken, bazı kimselerde Ramazan ayına ozel yapılan canlı proğramları takip ederek bu kutlu geceleri eğlencesi gece boyu devam eden yerlerde gecirmenin planlarını yaparlar. Ramazan ayının gecelerini tv başında sahura kadar devam eden proğramlar, diziler, eğlenceler başında gecirmekte gunumuz insanlarının coğunluğunun mubtela olduğu bir alışkanlıktır.

Ramazan ayına hazırlığımızı, Mevla Teala’ya karşı, imanımızda sadakatli olduğumuzu ifade ederek, kalbimizi her turlu karışıklıktan, riyadan, nifaktan ve diğer kotu hasletlerden arındırarak yapmalıyız. Ramazan ayına hazırlığımızı, haramlardan ve hoşa gitmeyen her turlu işlerden kacınmakla yapmalıyız. Butun Muslumanlar, ramazan ayında fecrin doğuşundan guneşin batımına kadar yemeyi icmeyi terk etmek manasında oruc tutmakta ortak olmakla birlikte nefislerimizi hakiki oruc icin hazırlamamız ve kalplerimizde bu manayı yerleştirmemiz gerekir. Hakiki oruc; kalplerimizin tezkiyesi, temizlenmesi ve Allah Teala’nın haram kıldığı şeylerden uzak tutulmasıyla, şirk, gosteriş, nifak ve benzeri kalbi hastalıklardan kalbin arındırılmasıyla olur. Bu durumda kalplerimizi bu kotu hasletlerden temizlemiş olarak bu mubarek ayı karşılamalıyız.

Aldatma, hile, nefret, kin, haset, Muslumanlara karşı buğz, kardeşler, komşular, arkadaşlar, arasında duşmanlık senenin diğer aylarında haram olduğu gibi, bu mubarek ayda ki haramlığı daha şiddetlidir. Oyle ise bu ayı fırsat bilerek kalplerimize ağırlık veren, hasenatımızı yiyip bitiren gunahları terk etmeliyiz. Kalp haram edilmiş şehvetlerden oruc tutmadığında, kulaklar, gozler kendilerine haram edilmiş şeyleri dinlemekten ve bakmaktan oruc tutmaz ise midenin ac kalmasının ne kadar faidesi olur. Boyle bir fırsat mevsiminde yaptığımız ibadetler diğer aylardan farklılık gostermemesi bir talihsizlik sayılıyorsa, birde bu mevsimde yapılan gunah ve masiyetler sebebiyle icine duşulen husranı nasıl tarif etmelidir. Ummet-i islamiyyenin ramazan ayını hakkıyla kıymetlendirmediğinin en acık delili, kişinin ramazan ayı oncesindeki ve sonrasındaki, halleridir.

Zira kişinin ibadet ve taatının kabul edilmesinin alameti, ibadet uzerine devam etmesidir. İbadetinin reddinin alameti ise peşine masiyet işlemesidir. Bir cok musluman ramazan ayında edindikleri guzel hasletleri bayram girmesiyle bırakırlar. İcki icen bazı kimseler ramazan ayında bir ay boyunca ağızlarına zurmedikleri halde bayram girmesiyle tekrar başlarlar. Ramazan ayında kumara tovbe eden kimi insanlar, bayram girmesiyle hasretle kumar masalarına kurulurlar.

Allah'û Tealâ, yeryüzünün halifesi olarak seçtiği insanı terbiye etmek, olgunlaştırmak ve imtihan etmek için birçok ibadet şekli tayin etmiştir. Bu ibadetlerden bir tanesi de: İslâmın temel esaslarından biri olan Ramazan orucudur.

Ramazan ayı; Allah'ın öngördüğü şekilde ıslah olmamız için, yine Allah'ın tayin ettiği bir ayar istasyonudur.

Oruç ise;  İnsan kalbinin yalnız Allah’a açılması, dünya ve dünyalıklara Allah'ın emrettiği şekilde bakılması demektir.

Cennet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapandığı ve şeytanların zincire vurulduğu bu mübarek ayda, oruçlarımızdan ve diğer ibadetlerimizden bir şeyler bekliyorsak; Oruç nedir, ne için tutulur? İbadet nedir, ne için yapılır? gibi sorulara, cevap verebilecek kadar düşündükten sonra, eğer kendi iç dünyamızdan aldığımız cevap bizi tatmin ediyorsa, ondan sonra oruç ve ibadetlere başlamalıyız. Yoksa ibadetleri bilinçsiz, şuursuz bir şekilde günah ve kötülüklerle beraber yapacaksak, boşu boşuna aç kalmanın da bir anlamı olmayacaktır. Zira Hadis-i şerifte:

"Kim kötü sözleri ve kötü işleri terk etmezse, Allah'ın onun yemesini, içmesini terk etmesine hiç de ihtiyacı yoktur." [3]  buyurulmaktadır.

Ramazan ayında 5 vakit namaza başlayan bazı kimseler, bayram girmesiyle sanki namazın farziyeti uzerlerinden duşmuş gibi bir dahaki Ramazana kadar namazları askıya alırlar. Ramazan ayında oruc tutarak rablerine itaatleri karşılığında bir hediye olarak verilen bayram gunleri, nice gunah ve isyanlara sahne olması buyuk bir celişkidir. Ramazan ayı gelmeden once hazırlık yapmak bizim icin bir sınav onemidir. Zira mu’min ve munafık arasındaki bir farkta şudur; Mu’minler kendilerinden istenilen taat ve emirler icin on hazırlık yaparlar, munafıklar ise boyle bir hazırlıkta bulunmazlar. Bundan dolayı Ayet-i kerimede:

“Onlar eğer savaşa cıkmak isteselerdi, elbette bunun icin bir hazırlık yaparlardı.” (tevbe: 46) buyrulmaktadır. Zira munafıklar gercekten cihada cıkmayı isteselerdi, bunun icin hazırlık yaparlardı. Ancak onların nifakı hazırlık yapmadıklarından dolayı ortaya cıkmıştır. Bir kimse Ramazan ayı girmeden once kalbinde ve niyetinde hazırlığını yapsa, bu ayda Allah Teala’ya itaat edeceğine, Allah Teala’dan sakınacağına, onun haram ettiklerinden kacınacağına azmetse ve bu ayı senenin diğer aylarını da itaat uzere gecirmeye fırsat olarak gorse, şuphesiz Allah Teala onu bu niyetinde muvaffak eder. Fakat boyle bir azimli niyeti olmayan kimse ramazan ayının gelmesi ve gecmesi onda ziyandan başka bir iz bırakmaz. Oruc farziyetini yerine getirmesinin dışında elde kalan sadece aclık ve susuzluğu olur. Mevla Teala, Ramazan ayını sadakatli bir imanla, ihlasla, salih amellerle karşılamaya, ve Ramazan ayında kazanclı bir ticaret yapmaya cumlemizi muvaffak eylesin. Amin!

Ramazan ayı ülkemize ve tüm insanlığa hayır ve barış getirsin. Cumanız mübarek olsun.


 

[1]  Bakara Suresi: 185

[2]  Buhari: Hadis No. 902

[3]  Buhari: Hadis No. 902

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yenigolcuk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.