Mustafa OKULLU
Köşe Yazarı
Mustafa OKULLU
 

ÇEVRE TEMİZLİĞİ

“Temizlik imandandır” diyerek bizlere temizliğin önemini duyuran güzel dinimizin biz Müslümanlara yüklediği bir takım sorumluluklar vardır. Her Müslüman, şahsî olarak ruh ve beden temizliğine itina gösterdiği gibi evinin, sokağının ve çevresinin de temiz olmasına azami derecede ehemmiyet vermelidir. Özellikle otoyollarda idrarlarını yaparak şişeye doldurup atan, sığara ve çöplerini poşetlerle yollara fırlatan insanlara ne demeli. Bunlar Müslüman değil hayvan bile olamazlar. Çünkü birçok hayvanın bile tuvaletini yaptıktan sonra toprakla örttüğüne şahit olmaktayız. Mekke de içtiği kolanın boş kutusunu yere atan bir Türkün kolundan tuttum. Neden attın diye sorduğumda verdiği cevap ilginçti. Ama herkes atıyor. Ona böyle yapmanın doğru olmadığını izah ettikten sonra kutuyu alıp çöp kutusuna attı. Uyarı için bana teşekkür etti. Müslüman; üstü-başı, çevresi, yiyeceği ve giyeceği ile temiz, derli-toplu, intizamlı olmaya ve böylece Allah Teâlâ’nın rızasını kazanarak O'nun sevgili kulları arasına girmeye çalışır. Bu onun en önemli ahlakî görevidir. Bu görevini kesinlikle aksatmamalı ve dikkatli bir şekilde yerine getirmeye çalışmalıdır Müslüman'ın evi ve bulunduğu diğer yerler, sanki akşam veya sabah Resûlullâh Efendimiz ziyarete gelecekmiş gibi tertipli ve düzenli olmalıdır. Ayakkabılar ve terlikler lâlettayin bir şekilde sağa sola bırakılmamalı, bilakis karışıklığa meydan vermeyecek ve kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde münasip bir yere konmalıdır.              TEMİZLİK  İLE  İLGİLİ  AYETİ KERİMELERa- Beden temizliği: Allah Teâlâ belli durumlarda Müslümanlara abdest ve boy abdesti almalarını emretmiş ve şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler! Namaza durmak istediğiniz zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başınızı meshedin ve ayaklarınızı da topuklara kadar yıkayın. Eğer cünüp iseniz tam temizlenin" (el-Mâide, 5/16). Peygamber (s.a.s)'in de hiç olmazsa haftada bir kere vücudun tamamen yıkanmasını ve her türlü kirden ve pis kokulardan arındırılmasını tavsiye ettiğini bilinmektedir. "Ona tertemiz olanlardan başkası el sürmesin.”(el-Vakıa, 56/79) ayeti de Kur'an ancak abdestli olarak ele alınabileceğini göstermektedir. Namaz kılmak, Kur'an okumak için abdest alınması, belli zaman ve durumlarda boy abdestinin alınması mecburiyetinin olması, Müslümanların, ister istemez her an temiz olmaları sonucunu ortaya çıkaracaktır. Kaldı ki, bir Müslüman’ın bedeninin temizlemesi sadece abdest ve boy abdesti ile sınırlı kalmaz; gerekli gördüğü her yerde yıkanmak, yemeklerden önce ve sonra kesinlikle elleri yıkamak, özellikle ağız ve diş temizliğine dikkat etmek icap eder. Peygamber efendimiz: "Misvak kullanın, çünkü misvak ağzı temizler" (Buharî, Savm, 27); "Eğer müminlere güçlük verecek olmasaydım, onlara her namaz için misvak kullanmayı emrederdim" (Buharî, Cumu'a 8; Müslim, Tahare, 42); "Yemekten önce ve sonra el yıkamak yemeğe bereket getirir" (Tirmizî, Et'ime, 29) buyurmakla el, ağız ve diş temizliğine verdiği önemi göstermiştir. Bu sebeple misvak veya fırça kullanarak dişleri temizlemenin önemli bir sağlık kuralı olduğu unutulmamalıdır. Fazla uzadıkları zaman ve bakımsız, pis bırakıldıkları zaman birer mikrop yuvası olan tırnaklarla, vücudun belli yerlerindeki kılların kesilip temizlenmesine de dikkat edilmeli, saç, sakal, bıyık her zaman taranıp düzeltilmeli ve temiz tutulmalıdır. İbadetlerle elde etmek istediğimiz gönül temizliğine giden yolun, beden temizliğinden geçtiği unutulmamalıdır. b- Yiyecek ve giyecek temizliği: İnsan yaşayabilmek için yer ve içer. Yiyecek ve içecekleri temiz ve helâl olanlardan seçmek İslam'ın emirlerindendir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Ey iman edenler, size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin, şayet sadece Allah'a ibadet ediyorsanız ona şükredin" (el-Bakara, 2/72). Başka tür ayet-i kerimede de: "Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı güzel ve temiz şeyleri haram etmeyin, sınırı aşmayın. Çünkü Allah, sınırı aşanları sevmez. Allah'ın size verdiği rızıklardan helâl ve temiz olarak yiyin ve inandığınız Allah'tan korkun" (el-Mâide, 5/87-88) buyurmuştur. Besin maddelerinde iki türlü temizlik aranması gerektiğini yukarıdaki ayetler ortaya koymaktadır. Bunlar maddî ve manevî temizliktir. Maddî temizlikten maksat, yenilen şeylerin kirli olmamasıdır. Kirli olanlar temizlendikten sonra yenilebilir. İçeceklerin de pis olmamasına özen gösterilir. Kirli ve mikroplu besinlerin vücut için ne büyük tehlike teşkil ettiğini, pek çok hastalığın bu yolla vücuda girdiği bilinmektedir. Yiyecek ve içeceklerde aranan ikinci temizlik, manevi temizliktir. Allah Teâlâ, helal olan şeyleri temiz, haram olan şeyleri pis saymıştır. Öyleyse, nasıl yıkamak, kaynatmak, pişirmek yolu ile yiyecek ve içeceklerde maddî yönden temizlenmeye çalışılıyorsa, helal olanlarını seçmek suretiyle, de onlardaki manevî temizliğe dikkat edilmesi gerekmektedir. İslâm içki ve domuz etini haram oldukları için pis saydığı gibi aynı şekilde, hırsızlıkla veya haksız kazanç yoluyla elde edilen yiyecek ve içecekleri de pis kabul etmiştir. Yiyeceklerde olduğu kadar giyeceklerde de temizliğe dikkat edilmelidir. Vücut ne kadar temiz tutulursa tutulsun, elbiseler temiz olmazsa, bu temizliğin bir kıymeti kalmaz. Allah Teâlâ'nın Peygamber (s.a.s)'e ilk emirlerinden biri "Elbiseni de daima temiz tut” (el-Müddessir, 74/4) emridir. Allah Teâlâ Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyuruyor: "Ey Âdemoğulları! Size çirkin (avret) yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi daha hayırlıdır. İşte bunlar, Allah'ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar. " "Ey Âdem oğullar! Her mescide gidişinizde, süslü, güzel elbiselerinizi giyin, yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” "De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı süsü ve güzel rızıkları kim haram etti? " De ki, "O dünya hayatında inananlarındır, kıyamet günü de yalnız onlarındır. " İşte biz, bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz" (el-A'raf, 6/31-32). Ayetlerden de anlaşılacağı gibi, Allah Teâlâ örtünmek ve süslenmek için giyecekleri insanlara bir nimet olarak vermiştir. İsrafa ve gösterişe kaçmadan, temiz ve sade giyinmek her Müslüman’ın görevidir. Ayrıca Peygamberimiz, giyim kuşamı ile başkalarına karşı böbürlenenlerin Allah'ın rahmetinden uzaklaşacaklarını haber vermiştir (Müslim, Libas, 42-80). Şu halde Müslüman, giyiminde temiz ve derli toplu olmaya çalışmalıdır. Pis ve pejmürde bir kıyafet yalnız giyinen için değil, çevresindekileri de rahatsız eder. Peygamber (s.a.s)'in her konuda olduğu gibi, üst-baş ve giyim kuşam konusunda da, temizliği ve derli toplu olmasıyla, Müslümanlara örnektir. c- Çevre temizliği: Müslüman, yediği, içtiği ve giyindikleri kadar içinde yaşadığı çevrenin de temiz olmasına dikkat eder. Bu önemli bir ahlakî sorumluluktur. Başta evler olmak üzere, sokaklar, mahalleler, köy ve kasabalar mutlaka temiz tutulmalıdır. Eğitim kurumları, fabrikalar, dükkânlar, camiler temiz tutulmalıdır. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: "İbrahim ve İsmail'e: ”Tavaf edenler, orada ibadet amacıyla oturanlar, rüku ve secde edenler için Evimi (Kabe'yi) temizleyin!" diye emretmiştik" (el-Bakara, 2/135). "Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri ve pisliklerden temizlenenleri sever" (el-Bakara, 2/222). Çevre temizliği sadece kişileri ilgilendirmez, toplumsal bir konudur. Burada fertlerin karşılıklı hak ve görevleri söz konusudur. Meselâ; yola çöp atan veya çekinmeden tükürüp geçen; dinlenmek için gittiği gezinti yerlerinde yiyip içtiklerinin artıklarını çevreye saçan; işyerinin etrafını artık maddelerle kirleten bir kişi, yalnız çevresini kirletmiş olmakla kalmaz, kirlettiği yerlerde yaşayan veya o yerlerden yararlanan insanlara karşı da haksızlık yapmış, terbiyesizlikte bulunmuş olur. Bunun için çevre temizliğini aynı zamanda toplumsal bir görev olarak değerlendirmek ve bu konuda çok titiz davranmak Müslümanlar için bir yükümlülüktür. Resulullah (s.a.s): İnsanların çoğunun aldandığı (yani değerini bilmediği) iki nimet vardır: Sağlık ve boş vakit" (Buharî, Rikak, 1 ) buyurmuştur. Gerçekten de çoğu zaman insan ancak hastalandığında sağlığın kıymetini anlar. Buna meydan vermemek, sonunda pişman olmamak için hastalık gelmeden tedbirinin alınması gerekir. Sağlığın ilk şartı hastalıklara karşı en önemli tedbir olan temizliğe riayet etmektir. Mescid-i Haram'ın ve Sevgili Peygamberimizin mescidinin kapılarında Müslüman'ın nezahet ve nezafetine yakışmayan nahoş manzaraların oluşmasına müsaade etmemelidir. Hususiyle hac ve umre ziyaretine gelen Müslümanlar bu konuda büyük bir ihtimam göstermelidirler. Resul-i Ekrem Efendimiz 'in mekân ve çevre temizliğine işaret buyuran birçok tavsiyeleri mevcuttur. Meselâ Enes bin Malik'ten rivayet edildiğine göre Allah Resulü mescidin kıble istikametinde bir tükrük gördü. Onu bizzat eliyle temizledi. Mübarek yüzlerinde, buna duyduğu kızgınlığın şiddeti görülüyordu. (Müslim, Mesâcid, 52; Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübra, I, 255) O dönemde mescitlerde halı, kilim ve benzeri sergiler bulunmayıp zemin kumla kaplı idi. Bu sebeple zaman zaman buralara tükürüldüğü görülmüştür.  Efendimiz ümmetinin temiz, nazik ve zarif olmasını ister, buna muhalif davranışlardan uzak durmalarını arzu ederdi. Dolayısıyla bir Müslüman'ın rastgele oraya buraya tükürmek gibi insanları tiksindirecek durumlardan titizlikle uzak durması gerekir. Resul-i Ekrem Efendimiz diğer bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır: “Bana, iyisiyle kötüsüyle ümmetimin amelleri gösterildi. İyiliklerinin arasında, eziyet veren şeyin yoldan kaldırılmasını da gördüm. Kötü amelleri arasında, mescidin içerisine tükürüp onu temizlememeyi de gördüm.” (Müslim, Mesâcid, 58) 1 Hadis-i şerifte hususiyle mescide tükürmek söz konusu edilmiştir. Mescitler, Allah'a ibadet edilen mekânlar olmakla birlikte insanların toplu hâlde bulunduğu yerlerdir. Bu mukaddes mekânların temizliğine dikkat eden müminler aynı şekilde insanların ortak kullandığı yerlerin, gelip geçtiği yolların, sokak ve caddelerin de temizliğine azami ihtimam gösterirler. Zira bu gibi yerlerin de insanlara eziyet verici şeylerden arındırılması ve temiz tutulması İslâm'ın emridir. Allah Resulü bu husus üzerinde önemle durmuş, özellikle yollarda eziyet veren şeylerin kaldırılmasını imanın bir şubesi olarak tavsif etmiştir. (Müslim, İman, 58) Bu bakımdan sadece tükürmek değil, rastgele yerlere çöp atmak, Araba park etmek, insanların gelip geçmesini zorlaştıracak malzemeler koymak gibi her türlü eziyet verici hususlardan sakınmak gerekir. "Evde çer çöp, süprüntü bulunduğu zaman o evden bereket kaldırılır." "Kirli bezleri evlerinizden dışarı çıkartınız. Süprüntüleri evlerinizde biriktirmeyiniz. Zira süprüntüler zararlı şeylerin barınağıdır." Hz. Ömer (ra) de: "Peygamber (sas), çöplüklerde, mezbahalarda, hamamlarda, ağıllarda ve insanların gelip geçtiği yerlerde namaz kılınmasını yasakladı." demiştir. Kur'ân-ı Kerim'de Kâbe'nin temizliğine dikkat çekilmesi çok önemlidir. Kâbe özellikle Hac döneminde çok kalabalık olmaktadır. Salgın hastalıklar, kalabalık ortamlarda çok kolay yayılır. Kur'ân'ın mesajı evrensel olduğundan insanın yaşadığı her mekânın temiz tutulmasını emreder. O halde insanların ortak kullandıkları mekânların temiz olmasına Kur'ân'ın bir emri olarak dikkat etmemiz gerekir. Bu aynı zamanda hijyenin de bir gereğidir. Tarihten bugüne mescitlerimizin oldukça temiz tutulduğu malumumuzdur. Peygamberimiz çevre temizliğine gereken önemi vermiş, Müslümanlar da her zaman bu emir ve tavsiyelere uymaya özen göstermişlerdir. Çevreyi ve su kaynaklarını kirletmeme hakkındaki hadis-i şerifleri bir kez daha hatırlayalım: "Sizden biriniz sakın su içine idrar yapmasın. Belki o sudan sonra abdest alması veya gusletmesi icap eder. Yine sizden biriniz cünüp olduğu zaman durgun suyun içine girerek yıkanmasın. O sudan bir kap ile alarak dışarıda yıkansın." "İşlek yol üzerinde konaklamayınız (oturmayınız, yatıp kalkmayınız). Yol üzerinde abdest bozmayınız." Efendimiz (sav); "Sakın lânete uğrayanlardan olmayınız," buyurunca, sahabeler, 'Bunlar kimlerdir?' diye sordular. Peygamberimiz de, "Herkesin gelip geçtiği yollara, gölgeliklere, su kenarlarına ve ağaçların altına abdest bozup kirletenlerdir." diye cevap verdi. Peygamber Efendimiz (sas)'in konferanstan 1340 yıl önce ."(Birleşmiş Milletler Konferansı, 1977) , temiz içme suyu temin edilmesini teşvik eden sözlerine bakalım: "Yedi şeyin ecir ve sevabı kişiye ölümünden sonra da ulaşır, defteri kapanmaz, sevap yazılmaya devam eder: İlim öğretmek, su getirmek, kuyu kazdırmak, kitap vakfetmek, ölümünden sonra kendisine arkasından dua edecek hayırlı çocuk yetiştirmek..." Peygamberimiz insanlara temiz su sağlamanın sadece dünyada değil, ahirette de büyük faydalar sağlayacağını, açık bir şekilde dile getirmiştir. Nitekim bu buyruklarla yetişen Müslümanlar, gittikleri her yerde su kanalları yapmışlardır. Mimar Sinan'ın yaptığı suyolları ve çeşmeler buna güzel bir örnek oluşturur. Peygamber Efendimizin getirdiği kurallar uygulansaydı, tarihteki salgın hastalıklardan hiçbiri olmayacaktı. Nitekim WHO (Dünya Sağlık Örgütü)'da, temizlik kurallarının uygulanması ile aynı sonuca varılacağını iddia etmektedir. Hâlbuki İslâmiyet'in getirdiği kurallar, temiz bir hayatı mümkün kılıyordu. İslâmiyet, insanların hayat biçimini şekillendiren bir din olarak inmiştir. Medeniyetin giremediği, girse bile etkili olamadığı ücra köşelerde yaşayan kişilerin, ferdî temizlik ve çevre temizliği konularında yeterli bilgi birikimi yoktur. Bütün insanların tertemiz bir ortamda yaşama hakkı vardır. İslâmiyet öncesi devirlerde de insanlara bu güzellikleri diğer peygamberler hediye etmişti. Hem çevremizi hem kalbimizi temiz tutmak dileğiyle Cumanız mübarek olsun. Kocaeli Gölcük ten tüm dünya Müslümanlarına selam olsun.
Ekleme Tarihi: 08 Mayıs 2014 - Perşembe

ÇEVRE TEMİZLİĞİ

“Temizlik imandandır” diyerek bizlere temizliğin önemini duyuran güzel dinimizin biz Müslümanlara yüklediği bir takım sorumluluklar vardır. Her Müslüman, şahsî olarak ruh ve beden temizliğine itina gösterdiği gibi evinin, sokağının ve çevresinin de temiz olmasına azami derecede ehemmiyet vermelidir.

Özellikle otoyollarda idrarlarını yaparak şişeye doldurup atan, sığara ve çöplerini poşetlerle yollara fırlatan insanlara ne demeli. Bunlar Müslüman değil hayvan bile olamazlar. Çünkü birçok hayvanın bile tuvaletini yaptıktan sonra toprakla örttüğüne şahit olmaktayız.

Mekke de içtiği kolanın boş kutusunu yere atan bir Türkün kolundan tuttum. Neden attın diye sorduğumda verdiği cevap ilginçti. Ama herkes atıyor. Ona böyle yapmanın doğru olmadığını izah ettikten sonra kutuyu alıp çöp kutusuna attı. Uyarı için bana teşekkür etti.

Müslüman; üstü-başı, çevresi, yiyeceği ve giyeceği ile temiz, derli-toplu, intizamlı olmaya ve böylece Allah Teâlâ’nın rızasını kazanarak O'nun sevgili kulları arasına girmeye çalışır. Bu onun en önemli ahlakî görevidir. Bu görevini kesinlikle aksatmamalı ve dikkatli bir şekilde yerine getirmeye çalışmalıdır

Müslüman'ın evi ve bulunduğu diğer yerler, sanki akşam veya sabah Resûlullâh Efendimiz ziyarete gelecekmiş gibi tertipli ve düzenli olmalıdır. Ayakkabılar ve terlikler lâlettayin bir şekilde sağa sola bırakılmamalı, bilakis karışıklığa meydan vermeyecek ve kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde münasip bir yere konmalıdır.

             TEMİZLİK  İLE  İLGİLİ  AYETİ KERİMELER

a- Beden temizliği:

Allah Teâlâ belli durumlarda Müslümanlara abdest ve boy abdesti almalarını emretmiş ve şöyle buyurmuştur:

"Ey iman edenler! Namaza durmak istediğiniz zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başınızı meshedin ve ayaklarınızı da topuklara kadar yıkayın. Eğer cünüp iseniz tam temizlenin" (el-Mâide, 5/16).

Peygamber (s.a.s)'in de hiç olmazsa haftada bir kere vücudun tamamen yıkanmasını ve her türlü kirden ve pis kokulardan arındırılmasını tavsiye ettiğini bilinmektedir. "Ona tertemiz olanlardan başkası el sürmesin.”(el-Vakıa, 56/79) ayeti de Kur'an ancak abdestli olarak ele alınabileceğini göstermektedir. Namaz kılmak, Kur'an okumak için abdest alınması, belli zaman ve durumlarda boy abdestinin alınması mecburiyetinin olması, Müslümanların, ister istemez her an temiz olmaları sonucunu ortaya çıkaracaktır. Kaldı ki, bir Müslüman’ın bedeninin temizlemesi sadece abdest ve boy abdesti ile sınırlı kalmaz; gerekli gördüğü her yerde yıkanmak, yemeklerden önce ve sonra kesinlikle elleri yıkamak, özellikle ağız ve diş temizliğine dikkat etmek icap eder. Peygamber efendimiz:

"Misvak kullanın, çünkü misvak ağzı temizler" (Buharî, Savm, 27);

"Eğer müminlere güçlük verecek olmasaydım, onlara her namaz için misvak kullanmayı emrederdim" (Buharî, Cumu'a 8; Müslim, Tahare, 42);

"Yemekten önce ve sonra el yıkamak yemeğe bereket getirir" (Tirmizî, Et'ime, 29) buyurmakla el, ağız ve diş temizliğine verdiği önemi göstermiştir. Bu sebeple misvak veya fırça kullanarak dişleri temizlemenin önemli bir sağlık kuralı olduğu unutulmamalıdır.

Fazla uzadıkları zaman ve bakımsız, pis bırakıldıkları zaman birer mikrop yuvası olan tırnaklarla, vücudun belli yerlerindeki kılların kesilip temizlenmesine de dikkat edilmeli, saç, sakal, bıyık her zaman taranıp düzeltilmeli ve temiz tutulmalıdır. İbadetlerle elde etmek istediğimiz gönül temizliğine giden yolun, beden temizliğinden geçtiği unutulmamalıdır.

b- Yiyecek ve giyecek temizliği:

İnsan yaşayabilmek için yer ve içer. Yiyecek ve içecekleri temiz ve helâl olanlardan seçmek İslam'ın emirlerindendir.

Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Ey iman edenler, size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin, şayet sadece Allah'a ibadet ediyorsanız ona şükredin" (el-Bakara, 2/72).

Başka tür ayet-i kerimede de: "Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı güzel ve temiz şeyleri haram etmeyin, sınırı aşmayın. Çünkü Allah, sınırı aşanları sevmez. Allah'ın size verdiği rızıklardan helâl ve temiz olarak yiyin ve inandığınız Allah'tan korkun" (el-Mâide, 5/87-88) buyurmuştur.

Besin maddelerinde iki türlü temizlik aranması gerektiğini yukarıdaki ayetler ortaya koymaktadır. Bunlar maddî ve manevî temizliktir. Maddî temizlikten maksat, yenilen şeylerin kirli olmamasıdır. Kirli olanlar temizlendikten sonra yenilebilir. İçeceklerin de pis olmamasına özen gösterilir. Kirli ve mikroplu besinlerin vücut için ne büyük tehlike teşkil ettiğini, pek çok hastalığın bu yolla vücuda girdiği bilinmektedir.

Yiyecek ve içeceklerde aranan ikinci temizlik, manevi temizliktir. Allah Teâlâ, helal olan şeyleri temiz, haram olan şeyleri pis saymıştır. Öyleyse, nasıl yıkamak, kaynatmak, pişirmek yolu ile yiyecek ve içeceklerde maddî yönden temizlenmeye çalışılıyorsa, helal olanlarını seçmek suretiyle, de onlardaki manevî temizliğe dikkat edilmesi gerekmektedir. İslâm içki ve domuz etini haram oldukları için pis saydığı gibi aynı şekilde, hırsızlıkla veya haksız kazanç yoluyla elde edilen yiyecek ve içecekleri de pis kabul etmiştir.

Yiyeceklerde olduğu kadar giyeceklerde de temizliğe dikkat edilmelidir. Vücut ne kadar temiz tutulursa tutulsun, elbiseler temiz olmazsa, bu temizliğin bir kıymeti kalmaz. Allah Teâlâ'nın Peygamber (s.a.s)'e ilk emirlerinden biri "Elbiseni de daima temiz tut” (el-Müddessir, 74/4) emridir. Allah Teâlâ Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyuruyor:

"Ey Âdemoğulları! Size çirkin (avret) yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi daha hayırlıdır. İşte bunlar, Allah'ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar. "

"Ey Âdem oğullar! Her mescide gidişinizde, süslü, güzel elbiselerinizi giyin, yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.”

"De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı süsü ve güzel rızıkları kim haram etti? " De ki, "O dünya hayatında inananlarındır, kıyamet günü de yalnız onlarındır. " İşte biz, bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz" (el-A'raf, 6/31-32).

Ayetlerden de anlaşılacağı gibi, Allah Teâlâ örtünmek ve süslenmek için giyecekleri insanlara bir nimet olarak vermiştir. İsrafa ve gösterişe kaçmadan, temiz ve sade giyinmek her Müslüman’ın görevidir. Ayrıca Peygamberimiz, giyim kuşamı ile başkalarına karşı böbürlenenlerin Allah'ın rahmetinden uzaklaşacaklarını haber vermiştir (Müslim, Libas, 42-80).

Şu halde Müslüman, giyiminde temiz ve derli toplu olmaya çalışmalıdır. Pis ve pejmürde bir kıyafet yalnız giyinen için değil, çevresindekileri de rahatsız eder. Peygamber (s.a.s)'in her konuda olduğu gibi, üst-baş ve giyim kuşam konusunda da, temizliği ve derli toplu olmasıyla, Müslümanlara örnektir.

c- Çevre temizliği:

Müslüman, yediği, içtiği ve giyindikleri kadar içinde yaşadığı çevrenin de temiz olmasına dikkat eder. Bu önemli bir ahlakî sorumluluktur. Başta evler olmak üzere, sokaklar, mahalleler, köy ve kasabalar mutlaka temiz tutulmalıdır. Eğitim kurumları, fabrikalar, dükkânlar, camiler temiz tutulmalıdır.

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"İbrahim ve İsmail'e: ”Tavaf edenler, orada ibadet amacıyla oturanlar, rüku ve secde edenler için Evimi (Kabe'yi) temizleyin!" diye emretmiştik" (el-Bakara, 2/135).

"Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri ve pisliklerden temizlenenleri sever" (el-Bakara, 2/222). Çevre temizliği sadece kişileri ilgilendirmez, toplumsal bir konudur. Burada fertlerin karşılıklı hak ve görevleri söz konusudur. Meselâ; yola çöp atan veya çekinmeden tükürüp geçen; dinlenmek için gittiği gezinti yerlerinde yiyip içtiklerinin artıklarını çevreye saçan; işyerinin etrafını artık maddelerle kirleten bir kişi, yalnız çevresini kirletmiş olmakla kalmaz, kirlettiği yerlerde yaşayan veya o yerlerden yararlanan insanlara karşı da haksızlık yapmış, terbiyesizlikte bulunmuş olur. Bunun için çevre temizliğini aynı zamanda toplumsal bir görev olarak değerlendirmek ve bu konuda çok titiz davranmak Müslümanlar için bir yükümlülüktür.

Resulullah (s.a.s): İnsanların çoğunun aldandığı (yani değerini bilmediği) iki nimet vardır: Sağlık ve boş vakit" (Buharî, Rikak, 1 ) buyurmuştur. Gerçekten de çoğu zaman insan ancak hastalandığında sağlığın kıymetini anlar. Buna meydan vermemek, sonunda pişman olmamak için hastalık gelmeden tedbirinin alınması gerekir. Sağlığın ilk şartı hastalıklara karşı en önemli tedbir olan temizliğe riayet etmektir.

Mescid-i Haram'ın ve Sevgili Peygamberimizin mescidinin kapılarında Müslüman'ın nezahet ve nezafetine yakışmayan nahoş manzaraların oluşmasına müsaade etmemelidir. Hususiyle hac ve umre ziyaretine gelen Müslümanlar bu konuda büyük bir ihtimam göstermelidirler.

Resul-i Ekrem Efendimiz 'in mekân ve çevre temizliğine işaret buyuran birçok tavsiyeleri mevcuttur. Meselâ Enes bin Malik'ten rivayet edildiğine göre Allah Resulü mescidin kıble istikametinde bir tükrük gördü. Onu bizzat eliyle temizledi. Mübarek yüzlerinde, buna duyduğu kızgınlığın şiddeti görülüyordu. (Müslim, Mesâcid, 52; Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübra, I, 255) O dönemde mescitlerde halı, kilim ve benzeri sergiler bulunmayıp zemin kumla kaplı idi. Bu sebeple zaman zaman buralara tükürüldüğü görülmüştür.  Efendimiz ümmetinin temiz, nazik ve zarif olmasını ister, buna muhalif davranışlardan uzak durmalarını arzu ederdi. Dolayısıyla bir Müslüman'ın rastgele oraya buraya tükürmek gibi insanları tiksindirecek durumlardan titizlikle uzak durması gerekir. Resul-i Ekrem Efendimiz diğer bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır:

“Bana, iyisiyle kötüsüyle ümmetimin amelleri gösterildi. İyiliklerinin arasında, eziyet veren şeyin yoldan kaldırılmasını da gördüm. Kötü amelleri arasında, mescidin içerisine tükürüp onu temizlememeyi de gördüm.” (Müslim, Mesâcid, 58) 1

Hadis-i şerifte hususiyle mescide tükürmek söz konusu edilmiştir. Mescitler, Allah'a ibadet edilen mekânlar olmakla birlikte insanların toplu hâlde bulunduğu yerlerdir. Bu mukaddes mekânların temizliğine dikkat eden müminler aynı şekilde insanların ortak kullandığı yerlerin, gelip geçtiği yolların, sokak ve caddelerin de temizliğine azami ihtimam gösterirler. Zira bu gibi yerlerin de insanlara eziyet verici şeylerden arındırılması ve temiz tutulması İslâm'ın emridir. Allah Resulü bu husus üzerinde önemle durmuş, özellikle yollarda eziyet veren şeylerin kaldırılmasını imanın bir şubesi olarak tavsif etmiştir. (Müslim, İman, 58) Bu bakımdan sadece tükürmek değil, rastgele yerlere çöp atmak, Araba park etmek, insanların gelip geçmesini zorlaştıracak malzemeler koymak gibi her türlü eziyet verici hususlardan sakınmak gerekir.

"Evde çer çöp, süprüntü bulunduğu zaman o evden bereket kaldırılır."

"Kirli bezleri evlerinizden dışarı çıkartınız. Süprüntüleri evlerinizde biriktirmeyiniz. Zira süprüntüler zararlı şeylerin barınağıdır."

Hz. Ömer (ra) de: "Peygamber (sas), çöplüklerde, mezbahalarda, hamamlarda, ağıllarda ve insanların gelip geçtiği yerlerde namaz kılınmasını yasakladı." demiştir.

Kur'ân-ı Kerim'de Kâbe'nin temizliğine dikkat çekilmesi çok önemlidir. Kâbe özellikle Hac döneminde çok kalabalık olmaktadır. Salgın hastalıklar, kalabalık ortamlarda çok kolay yayılır. Kur'ân'ın mesajı evrensel olduğundan insanın yaşadığı her mekânın temiz tutulmasını emreder. O halde insanların ortak kullandıkları mekânların temiz olmasına Kur'ân'ın bir emri olarak dikkat etmemiz gerekir. Bu aynı zamanda hijyenin de bir gereğidir. Tarihten bugüne mescitlerimizin oldukça temiz tutulduğu malumumuzdur.

Peygamberimiz çevre temizliğine gereken önemi vermiş, Müslümanlar da her zaman bu emir ve tavsiyelere uymaya özen göstermişlerdir. Çevreyi ve su kaynaklarını kirletmeme hakkındaki hadis-i şerifleri bir kez daha hatırlayalım:

"Sizden biriniz sakın su içine idrar yapmasın. Belki o sudan sonra abdest alması veya gusletmesi icap eder. Yine sizden biriniz cünüp olduğu zaman durgun suyun içine girerek yıkanmasın. O sudan bir kap ile alarak dışarıda yıkansın."

"İşlek yol üzerinde konaklamayınız (oturmayınız, yatıp kalkmayınız). Yol üzerinde abdest bozmayınız."

Efendimiz (sav); "Sakın lânete uğrayanlardan olmayınız," buyurunca, sahabeler, 'Bunlar kimlerdir?' diye sordular. Peygamberimiz de, "Herkesin gelip geçtiği yollara, gölgeliklere, su kenarlarına ve ağaçların altına abdest bozup kirletenlerdir." diye cevap verdi.

Peygamber Efendimiz (sas)'in konferanstan 1340 yıl önce ."(Birleşmiş Milletler Konferansı, 1977) , temiz içme suyu temin edilmesini teşvik eden sözlerine bakalım: "Yedi şeyin ecir ve sevabı kişiye ölümünden sonra da ulaşır, defteri kapanmaz, sevap yazılmaya devam eder: İlim öğretmek, su getirmek, kuyu kazdırmak, kitap vakfetmek, ölümünden sonra kendisine arkasından dua edecek hayırlı çocuk yetiştirmek..." Peygamberimiz insanlara temiz su sağlamanın sadece dünyada değil, ahirette de büyük faydalar sağlayacağını, açık bir şekilde dile getirmiştir. Nitekim bu buyruklarla yetişen Müslümanlar, gittikleri her yerde su kanalları yapmışlardır. Mimar Sinan'ın yaptığı suyolları ve çeşmeler buna güzel bir örnek oluşturur.

Peygamber Efendimizin getirdiği kurallar uygulansaydı, tarihteki salgın hastalıklardan hiçbiri olmayacaktı. Nitekim WHO (Dünya Sağlık Örgütü)'da, temizlik kurallarının uygulanması ile aynı sonuca varılacağını iddia etmektedir. Hâlbuki İslâmiyet'in getirdiği kurallar, temiz bir hayatı mümkün kılıyordu. İslâmiyet, insanların hayat biçimini şekillendiren bir din olarak inmiştir. Medeniyetin giremediği, girse bile etkili olamadığı ücra köşelerde yaşayan kişilerin, ferdî temizlik ve çevre temizliği konularında yeterli bilgi birikimi yoktur. Bütün insanların tertemiz bir ortamda yaşama hakkı vardır. İslâmiyet öncesi devirlerde de insanlara bu güzellikleri diğer peygamberler hediye etmişti.


Hem çevremizi hem kalbimizi temiz tutmak dileğiyle

Cumanız mübarek olsun. Kocaeli Gölcük ten tüm dünya Müslümanlarına selam olsun.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yenigolcuk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.