Mustafa OKULLU
Köşe Yazarı
Mustafa OKULLU
 

ALLAH'A İTAAT ETMEK

Allah a itaat ve iman etmekle beraber Resulüne de  imân ve itâat etmek gerekir. Çünkü Allahü teâlâ, kendine itâ'ati, birçok ayette, Resulü ile birlikte zikretmiştir. (Resûle itâ'at eden, Allah'a itâ'at etmiş olur.) [Nisâ 80] (Resul, size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan sakinin!) [Hasr 7] (De ki "Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin!") [A.0mrân 31] [Bu âyet-i kerîme inince, münâfiklar, simdiki mürted ve zindiklar gibi, "Muhammed kendine tapilmasini istiyor" dediler. Bunun üzerine aşağıdaki âyet-i kerîme indi. (Sifâ-i serîf)] (De ki, "Allah'a ve Peygambere itâ'at edin! Eger [Peygambere uymayıp] yüz çevirirlerse, [kâfir olurlar] Elbette Allah kâfirleri sevmez.) [A.İmrân 32] Allahü Teâlâ, Peygamber efendimize itaati emrettiği gibi, ona muhalefeti, isyanı da yasaklamıştır. (Kim Allah'a ve Resûlüne isyân eder ve sınırı aşarsa Allah onu, temelli kalacağı Cehenneme sokar.) [Nisâ 14] (Doğru yol belli olduktan sonra, Peygambere karsi geleni ve mü'minlerin yolundan başka bir yola uyanı, o yolda bırakır ve cehenneme sokarız.) [Nisâ 115] (Allah ve Resulüne karsı gelen, bilsin ki Allah’ın azabı çetindir.) [Enfal 13] (Ey îmân edenler, sizi hayat verecek seylere [dinin emirlerine]davet edince, Allah'a ve Resûlüne icâbet edin!) [Enfâl 24] (Allah'a ve Resûlüne karsi gelen, apaçik bir sapikliga düsmüs olur.) [Ahzâb 36] Sünnet-i seniyyeye uymanin farz oldugunu yukarida âyet-i kerîmelerle bildirmistik. Bu konudaki hadîs-i serîflerden birkaçi da söyle: (Bana uyan Cennete girer, isyân eden giremez.) [Buhârî] (Resûlün harâm kilmasi, Allah'in harâm kilmasi gibidir.) [Tirmizî] (Allah'in kitabina, Peygamberin sünnetine sarilan sapitmaz.) [Hâkim] (Sünnetimden yüz çeviren benden degildir.) [Müslim] (Benden sonra ihtilâflar çikar. O zaman sünnetime ve hülefa-i râsidînin sünnetine uyun!) [Tirmizî] Kur'ân-i kerîm, Peygamber efendimize inmistir. Muhatabi odur. Eshâb-i kirâm, Peygamber efendimize, Kur'ân-i kerîmin açiklamasini suâl ederlerdi. Açiklamayi gerektirmiyen âyetler hariç, her âyetin açiklamasini bilen yalniz odur. Resûlullah efendimizin bildirdiginden baska türlü açiklamak yanlis olmakla kalmaz, Allah'a ve Resûlüne iftirâ olur. Hiç bir kimse, Peygamber efendimizden daha iyi bildigini söyleyemez. Çünkü Allahü teâlâ buyuruyor ki: (Size kitabi, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi ögreten bir Peygamber gönderdik.) [Bakara 151] Demek ki, Peygamber efendimiz, Kitabin [Kur'ân-i kerîmin] disinda, bir de hikmet getirmistir. Ayrica, Kurân-i kerîme ragmen, insanlarin bilmedigi seyleri de ögretmistir. Allahü teâlâ, hikme ehlini de övmüstür: (Allah, hikmeti kime dilerse ona verir. Kime de hikmet verilmisse, muhakkak ona çok hayr verilmistir.) [Bekara 269] Hikmet, fen ma'nâsina geldigi gibi, fikih ilmi ma'nâsina da gelir. (Dürr-ül muhtâr) Peygamber efendimiz, 0bin Abbâs hazretleri için, (Yâ Rabbî, bunu fakîh kil, hikmet sâhibi eyle ve buna Kur'ân-i kerîmin bilgilerini ihsân eyle) buyurdu. (Buhârî) Kur'âni ehli olan açiklar Peygamber efendimiz, fikh bilgilerini de eshâb-i kirâma ögretmistir. Peygamberimizin ögrettiklerine sünnet dendigi için, ögrettigi fikh ilmine de sünnet de denir. 0mâm-i Sâfiî hazretleri, (Bu âyetteki hikmet'ten maksat, Resûlullahin sünnetidir. Önce Kur'ân zikredilmis pesinden hikmet bildirilmistir) buyuruyor. (Risâle s.78) Kurân-i kerîm açiklamasiz ögrenilseydi, Peygamber efendimize, (teblig et yeter) denilirdi, ayrica (açikla) denmezdi. Halbuki, açiklanmasi da emredilmistir: (Kur'âni insanlara açiklayasin diye sana indirdik.) [Nahl 44] (Biz bu Kitabi, hakkinda ihtilâfa düstükleri seyi insanlara açiklayasin ve imân eden bir kavme de hidâyet ve rahmet olsun diye sana indirdik.) [Nahl 64] Bu âyet-i kerîmeler, açiklamayi gerektiren âyetlerin bulundugunu gösterdigi gibi, bunu açiklamaya Resûlullah efendimizin yetkisi oldugunu da göstermektedir. Kurân-i kerîmde her bilgi vardir. Ancak açik degildir. Peygamber efendimiz bunları vahy ile öğrenmiş ve ümmetine bildirmiştir. Bir âyet-i kerîme meâli: (Onun sözleri vahydir.) [Necm 4] Hz. Cebrail, Peygamber efendimize gelip 5 vakit namazın her şeyini bizzat tatbîkî olarak öğretmiştir. Peygamber efendimiz de (Namazi benim kildigim gibi kiliniz) buyurmuştur. (Buhârî) Kur’andaki ayetleri tekrar sıralayalım: -(Ey Muhammed! Onlara) Deki: “Allah’ı seviyorsanız, bana tabi olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın...”(Al-i İmran / 31) 2)-(Ve yine) de ki: “Allah’a ve Resule itaat edin; eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah kafirleri sevmez.” (Al-i İmran / 32) 3) -“Allah’a ve Peygambere itaat edin ki rahmet olunasınız.” (Al-i İmran /132) 4 Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin...” (Nisa / 59) 5)-“Her kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse,” (Nisa / 69) 6)-“Her kim o Peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisa / 80) 7) -“Ey iman edenler! Allah’a ve Resulüne itaat ediniz....” (Enfal / 20) 8) -“Allah’a ve Resulüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin...” (Enfal / 46) 10) -“Oysa aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Peygamberine davet olunan mü’minlerin sözü ise, “işittik ve itaat ettik” demeleridir...” (Nur / 51) 11) -“Kim, Allah’a ve Peygamberine itaat eder ve O’ndan korkar, sakınırsa, işte kurtuluşa erenler de bunlardır.” (Nur / 52) 12) -“(Ey Müslümanlar!) Namazı dosdoğru kılın; zekatı verin ve Peygambere itaat edin ki rahmet olunasınız.” (Nur / 56) 13) -“İçinizden kim Allah’a ve Resulüne itaat eder ve salih amel işlerse,...” (Ahzab / 31) 14) -“...kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzab / 71) 15) -“...Peygamber size neyi verirse, onu alın; neden sizi nehyederse, ondan da sakının...” (Haşr / 7) 16 ) -“Allah’a itaat edin; Rasüle de itaat edin.” (Teğabun / 12) RESÛLULLAH (s.a.v) EFENDİMİZ’E İTAAT ve HALÎFELERİNE BAĞLILIK HAKKINDA HADÎSLER Buhârî’nin Ebû Hüreyre (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim bana itâat ederse Allah (c.c)’a itâat etmiş olur. Kim bana asi olursa Allah (c.c)’a asi olmuş olur. Kim benim tayin ettiğim emîre itâat ederse bana itâat etmiş olur ve kim benim emîrime muhâlefet ederse benim emrime muhâlefet etmiş olur” buyurmuştur. Yine Buhârî’nin Ebû Hüreyre (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İmtinâ edenlerden başka, benim ümmetimin bütün fertleri cennete girerler. Kim bana itâat ederse cennete girer ve kim de bana muhalefet ederse imtina etmiş olur.” (el-Câmi cilt: 2) Buhârî ve Müslim’in Ebû Mûsâ el-Eş’ari (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ben, gönderilmiş olduğum ve bu davada, bir adama benziyorum ki, o, bir kavme gelip: “Ben iki gözümle düşman askerlerini gördüm ve ben apaçık bir uyarıcıyım. Başınızın çaresine bakın” der de kimisi onu dinler ve gecenin erken saatlerinde yola çıkıp düşmanın baskınından kurtulur. Kimisi de onu yalanlayarak yerinden kıpırdamaz ve sabah olur olmaz düşman askeri onları yakalayıp kökünü kazır. İşte benim sözümü dinleyip bana uyanlarla beni yalanlayıp bana uymayanlar tıpkı bunlar gibidir.” Tirmizî’nin Abdullah İbn Amr (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir zaman gelir ki, benim ümmetim, tıpkı İsrâiloğulları gibi olurlar. Hani eğer, İsrâiloğullarından anasıyla açıkça zinâ eden bir kimse olmuş ise, benim ümmetimden de bunu yapan olacaktır. İsrâiloğulları yetmiş iki kola ayrılmışlardır. Benim ümmetim ise yetmiş üç kola ayrılacaktır ki, bir koldan başkası hepsi de cehennemliktir.” buyurdu. Ashab: “Ya Resûlallah! Cehennemlik olmayan kol hangisidir? diye sordular. Efendimiz (s.a.v); “Benim ve ashâbımın yol ve sîretinden ayrılmayan koldur.” diye cevap verdi. Tirmizî ile Ebû Dâvud’da İfbad b. Sariye’den rivâyete göre: “Resûlullah (s.a.v) bir gün namazdan sonra bize dönüp gözleri yaşartan ve kalpleri titreten çok beliğ bir vaaz yaptı. Ashabdan biri: -Ya Resûlallah! Sizin bu vaazınız, aramızdan ayrılacak bir kimsenin vaazına benzer. Bize bir diyeceğiniz yok mudur? diye sordu. Efendimiz (s.a.v): “Size, Allah (c.c)’tan takva üzere bulunmanızı ve karşınızdaki kimse, Habeşi bir köle de olsa sözünü dinlemenizi tavsiye ederim. Zîrâ benden sonra sizde kim sağ kalırsa bir çok ihtilaf ve ayrılıkları görecektir. Benim ve Râşid Halîfelerimin ayrılmayın ve o yola sımsıkı onu ağızlarınızla tutun ve sakın sonradan çıkan şeylere kapılmayın. Çünkü her yeni ortaya çıkan şey bid’attır; her bid’at sapıklıktır” buyurdu. (Kütüb-i Sitte, 1. cilt) Tirmizî, Bilâl b. Haris el-Müzenî’den rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim benim sünnetlerimden, benden sonra ölmüş bir sünneti yaşatırsa, o sünnet ile amel eden bütün kimselerin ecri kadar ona ecir hasıl olur ve onların ecirlerinden de bir şey eksilmez. Kim de, Allah (c.c) ve Resulünün hoşlanmadıkları bir bid’atı ortaya çıkarırsa, o bid’at ile amel eden bütün kimselerin günahı kadar işlemiş olur ve onun günahı, onların günahından bir şey eksiltmez.” Yine Tirmizî Enes (r.a)’dan rivâyet etmiştir ki; Resûlullah (s.a.v) Efendimiz bana; “Ey evladım! Eğer kalbinde hiç bir kimseye kin taşımadan sabahlayıp akşamlayabiliyorsan bunu yap” dedi ve sonra “Oğulcuğum! Beni benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimi severse beni sevmiştir, beni seven ise cennette benimle beraberdir” buyurdu. Beyhakî, İbn Abbas (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:  “Kim, benim ümmetimin bozulmaya yüz tuttuğu zaman bir sünnetimi ihya ederse o kimse için yüz şehîdin ecri vardır.” Taberânî de Ebû Hureyre (r.a)’dan aynı hadîsi rivâyet etmektedir, onun rivâyetinde, “Onun için bir şehîdin ecri vardır” denilmektedir. (Terğîb, Cilt 1, s. 44) Hakîm’in Ebû Hüreyre (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümmetimin ihtilâfa düştüğü zaman ümmetimi tutan kimse, ateş közünü elinde tutan kimse gibidir.” (Kenzü’l-Ummal, cilt 1, s. 47) Rezîn’de Hz. Ömer (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v)’in; “Rabbime, ashâbımın benden sonra düşeceği ihtilafı sordum, bana; “Yâ Muhammed! Senin ashâbın, benim katımda göklerdeki yıldızlar gibidir. Yıldızların bâzıları, her ne kadar bâzılarından daha parlak iseler de hepsinin de ışığı vardır. Kim, hangisinin görüşünü tutarsa benim nezdimde doğru yolu bulmuştur” diye vahy edildi. Evet ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız doğru yolu bulmuş olursunuz” diye buyurduğunu rivâyet etmiştir. (Cem’u’l-Fevâid, cilt: 2, s. 301)
Ekleme Tarihi: 03 Şubat 2017 - Cuma

ALLAH'A İTAAT ETMEK

Allah a itaat ve iman etmekle beraber Resulüne de  imân ve itâat etmek gerekir. Çünkü Allahü teâlâ, kendine itâ'ati, birçok ayette, Resulü ile birlikte zikretmiştir.

(Resûle itâ'at eden, Allah'a itâ'at etmiş olur.) [Nisâ 80]
(Resul, size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan sakinin!) [Hasr 7]
(De ki "Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin!") [A.0mrân 31]
[Bu âyet-i kerîme inince, münâfiklar, simdiki mürted ve zindiklar gibi, "Muhammed kendine tapilmasini istiyor" dediler. Bunun üzerine aşağıdaki âyet-i kerîme indi. (Sifâ-i serîf)]
(De ki, "Allah'a ve Peygambere itâ'at edin! Eger [Peygambere uymayıp] yüz çevirirlerse, [kâfir olurlar] Elbette Allah kâfirleri sevmez.) [A.İmrân 32]
Allahü Teâlâ, Peygamber efendimize itaati emrettiği gibi, ona muhalefeti, isyanı da yasaklamıştır.
(Kim Allah'a ve Resûlüne isyân eder ve sınırı aşarsa Allah onu, temelli kalacağı Cehenneme sokar.) [Nisâ 14]
(Doğru yol belli olduktan sonra, Peygambere karsi geleni ve mü'minlerin yolundan başka bir yola uyanı, o yolda bırakır ve cehenneme sokarız.) [Nisâ 115]
(Allah ve Resulüne karsı gelen, bilsin ki Allah’ın azabı çetindir.) [Enfal 13]
(Ey îmân edenler, sizi hayat verecek seylere [dinin emirlerine]davet edince, Allah'a ve Resûlüne icâbet edin!) [Enfâl 24]
(Allah'a ve Resûlüne karsi gelen, apaçik bir sapikliga düsmüs olur.) [Ahzâb 36]
Sünnet-i seniyyeye uymanin farz oldugunu yukarida âyet-i kerîmelerle bildirmistik. Bu konudaki hadîs-i serîflerden birkaçi da söyle:
(Bana uyan Cennete girer, isyân eden giremez.) [Buhârî]
(Resûlün harâm kilmasi, Allah'in harâm kilmasi gibidir.) [Tirmizî]
(Allah'in kitabina, Peygamberin sünnetine sarilan sapitmaz.) [Hâkim]
(Sünnetimden yüz çeviren benden degildir.) [Müslim]
(Benden sonra ihtilâflar çikar. O zaman sünnetime ve hülefa-i râsidînin sünnetine uyun!) [Tirmizî]
Kur'ân-i kerîm, Peygamber efendimize inmistir. Muhatabi odur. Eshâb-i kirâm, Peygamber efendimize, Kur'ân-i kerîmin açiklamasini suâl ederlerdi. Açiklamayi gerektirmiyen âyetler hariç, her âyetin açiklamasini bilen yalniz odur. Resûlullah efendimizin bildirdiginden baska türlü açiklamak yanlis olmakla kalmaz, Allah'a ve Resûlüne iftirâ olur. Hiç bir kimse, Peygamber efendimizden daha iyi bildigini söyleyemez. Çünkü Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Size kitabi, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi ögreten bir Peygamber gönderdik.) [Bakara 151]
Demek ki, Peygamber efendimiz, Kitabin [Kur'ân-i kerîmin] disinda, bir de hikmet getirmistir.
Ayrica, Kurân-i kerîme ragmen, insanlarin bilmedigi seyleri de ögretmistir. Allahü teâlâ, hikme ehlini de övmüstür:
(Allah, hikmeti kime dilerse ona verir. Kime de hikmet verilmisse, muhakkak ona çok hayr verilmistir.) [Bekara 269]
Hikmet, fen ma'nâsina geldigi gibi, fikih ilmi ma'nâsina da gelir. (Dürr-ül muhtâr)
Peygamber efendimiz, 0bin Abbâs hazretleri için, (Yâ Rabbî, bunu fakîh kil, hikmet sâhibi eyle ve buna Kur'ân-i kerîmin bilgilerini ihsân eyle) buyurdu. (Buhârî)
Kur'âni ehli olan açiklar
Peygamber efendimiz, fikh bilgilerini de eshâb-i kirâma ögretmistir. Peygamberimizin ögrettiklerine sünnet dendigi için, ögrettigi fikh ilmine de sünnet de denir.
0mâm-i Sâfiî hazretleri, (Bu âyetteki hikmet'ten maksat, Resûlullahin sünnetidir. Önce Kur'ân zikredilmis pesinden hikmet bildirilmistir) buyuruyor. (Risâle s.78)
Kurân-i kerîm açiklamasiz ögrenilseydi, Peygamber efendimize, (teblig et yeter) denilirdi, ayrica (açikla) denmezdi. Halbuki, açiklanmasi da emredilmistir:
(Kur'âni insanlara açiklayasin diye sana indirdik.) [Nahl 44]
(Biz bu Kitabi, hakkinda ihtilâfa düstükleri seyi insanlara açiklayasin ve imân eden bir kavme de hidâyet ve rahmet olsun diye sana indirdik.) [Nahl 64]
Bu âyet-i kerîmeler, açiklamayi gerektiren âyetlerin bulundugunu gösterdigi gibi, bunu açiklamaya Resûlullah efendimizin yetkisi oldugunu da göstermektedir.
Kurân-i kerîmde her bilgi vardir. Ancak açik degildir. Peygamber efendimiz bunları vahy ile öğrenmiş ve ümmetine bildirmiştir. Bir âyet-i kerîme meâli:
(Onun sözleri vahydir.) [Necm 4]
Hz. Cebrail, Peygamber efendimize gelip 5 vakit namazın her şeyini bizzat tatbîkî olarak öğretmiştir.
Peygamber efendimiz de (Namazi benim kildigim gibi kiliniz) buyurmuştur. (Buhârî)
Kur’andaki ayetleri tekrar sıralayalım:

-(Ey Muhammed! Onlara) Deki: “Allah’ı seviyorsanız, bana tabi olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın...”(Al-i İmran / 31)

2)-(Ve yine) de ki: “Allah’a ve Resule itaat edin; eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah kafirleri sevmez.” (Al-i İmran / 32)

3) -“Allah’a ve Peygambere itaat edin ki rahmet olunasınız.” (Al-i İmran /132)

4 Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin...” (Nisa / 59)

5)-“Her kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse,” (Nisa / 69)

6)-“Her kim o Peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisa / 80)

7) -“Ey iman edenler! Allah’a ve Resulüne itaat ediniz....” (Enfal / 20)

8) -“Allah’a ve Resulüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin...” (Enfal / 46)

10) -“Oysa aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Peygamberine davet olunan mü’minlerin sözü ise, “işittik ve itaat ettik” demeleridir...” (Nur / 51)

11) -“Kim, Allah’a ve Peygamberine itaat eder ve O’ndan korkar, sakınırsa, işte kurtuluşa erenler de bunlardır.” (Nur / 52)

12) -“(Ey Müslümanlar!) Namazı dosdoğru kılın; zekatı verin ve Peygambere itaat edin ki rahmet olunasınız.” (Nur / 56)

13) -“İçinizden kim Allah’a ve Resulüne itaat eder ve salih amel işlerse,...” (Ahzab / 31)

14) -“...kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzab / 71)

15) -“...Peygamber size neyi verirse, onu alın; neden sizi nehyederse, ondan da sakının...” (Haşr / 7)

16 ) -“Allah’a itaat edin; Rasüle de itaat edin.” (Teğabun / 12)
RESÛLULLAH (s.a.v) EFENDİMİZ’E İTAAT ve HALÎFELERİNE BAĞLILIK HAKKINDA HADÎSLER
Buhârî’nin Ebû Hüreyre (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Kim bana itâat ederse Allah (c.c)’a itâat etmiş olur. Kim bana asi olursa Allah (c.c)’a asi olmuş olur. Kim benim tayin ettiğim emîre itâat ederse bana itâat etmiş olur ve kim benim emîrime muhâlefet ederse benim emrime muhâlefet etmiş olur” buyurmuştur.
Yine Buhârî’nin Ebû Hüreyre (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“İmtinâ edenlerden başka, benim ümmetimin bütün fertleri cennete girerler. Kim bana itâat ederse cennete girer ve kim de bana muhalefet ederse imtina etmiş olur.” (el-Câmi cilt: 2)
Buhârî ve Müslim’in Ebû Mûsâ el-Eş’ari (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ben, gönderilmiş olduğum ve bu davada, bir adama benziyorum ki, o, bir kavme gelip: “Ben iki gözümle düşman askerlerini gördüm ve ben apaçık bir uyarıcıyım. Başınızın çaresine bakın” der de kimisi onu dinler ve gecenin erken saatlerinde yola çıkıp düşmanın baskınından kurtulur. Kimisi de onu yalanlayarak yerinden kıpırdamaz ve sabah olur olmaz düşman askeri onları yakalayıp kökünü kazır. İşte benim sözümü dinleyip bana uyanlarla beni yalanlayıp bana uymayanlar tıpkı bunlar gibidir.”
Tirmizî’nin Abdullah İbn Amr (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Bir zaman gelir ki, benim ümmetim, tıpkı İsrâiloğulları gibi olurlar. Hani eğer, İsrâiloğullarından anasıyla açıkça zinâ eden bir kimse olmuş ise, benim ümmetimden de bunu yapan olacaktır. İsrâiloğulları yetmiş iki kola ayrılmışlardır. Benim ümmetim ise yetmiş üç kola ayrılacaktır ki, bir koldan başkası hepsi de cehennemliktir.” buyurdu.
Ashab: “Ya Resûlallah! Cehennemlik olmayan kol hangisidir? diye sordular.
Efendimiz (s.a.v); “Benim ve ashâbımın yol ve sîretinden ayrılmayan koldur.” diye cevap verdi.
Tirmizî ile Ebû Dâvud’da İfbad b. Sariye’den rivâyete göre: “Resûlullah (s.a.v) bir gün namazdan sonra bize dönüp gözleri yaşartan ve kalpleri titreten çok beliğ bir vaaz yaptı. Ashabdan biri:
-Ya Resûlallah! Sizin bu vaazınız, aramızdan ayrılacak bir kimsenin vaazına benzer. Bize bir diyeceğiniz yok mudur? diye sordu.
Efendimiz (s.a.v): “Size, Allah (c.c)’tan takva üzere bulunmanızı ve karşınızdaki kimse, Habeşi bir köle de olsa sözünü dinlemenizi tavsiye ederim. Zîrâ benden sonra sizde kim sağ kalırsa bir çok ihtilaf ve ayrılıkları görecektir. Benim ve Râşid Halîfelerimin ayrılmayın ve o yola sımsıkı onu ağızlarınızla tutun ve sakın sonradan çıkan şeylere kapılmayın. Çünkü her yeni ortaya çıkan şey bid’attır; her bid’at sapıklıktır” buyurdu. (Kütüb-i Sitte, 1. cilt)
Tirmizî, Bilâl b. Haris el-Müzenî’den rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim benim sünnetlerimden, benden sonra ölmüş bir sünneti yaşatırsa, o sünnet ile amel eden bütün kimselerin ecri kadar ona ecir hasıl olur ve onların ecirlerinden de bir şey eksilmez. Kim de, Allah (c.c) ve Resulünün hoşlanmadıkları bir bid’atı ortaya çıkarırsa, o bid’at ile amel eden bütün kimselerin günahı kadar işlemiş olur ve onun günahı, onların günahından bir şey eksiltmez.”
Yine Tirmizî Enes (r.a)’dan rivâyet etmiştir ki; Resûlullah (s.a.v) Efendimiz bana; “Ey evladım! Eğer kalbinde hiç bir kimseye kin taşımadan sabahlayıp akşamlayabiliyorsan bunu yap” dedi ve sonra “Oğulcuğum! Beni benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimi severse beni sevmiştir, beni seven ise cennette benimle beraberdir” buyurdu.
Beyhakî, İbn Abbas (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: 
“Kim, benim ümmetimin bozulmaya yüz tuttuğu zaman bir sünnetimi ihya ederse o kimse için yüz şehîdin ecri vardır.”
Taberânî de Ebû Hureyre (r.a)’dan aynı hadîsi rivâyet etmektedir, onun rivâyetinde, “Onun için bir şehîdin ecri vardır” denilmektedir. (Terğîb, Cilt 1, s. 44)
Hakîm’in Ebû Hüreyre (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Ümmetimin ihtilâfa düştüğü zaman ümmetimi tutan kimse, ateş közünü elinde tutan kimse gibidir.” (Kenzü’l-Ummal, cilt 1, s. 47)
Rezîn’de Hz. Ömer (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v)’in; “Rabbime, ashâbımın benden sonra düşeceği ihtilafı sordum, bana; “Yâ Muhammed! Senin ashâbın, benim katımda göklerdeki yıldızlar gibidir. Yıldızların bâzıları, her ne kadar bâzılarından daha parlak iseler de hepsinin de ışığı vardır. Kim, hangisinin görüşünü tutarsa benim nezdimde doğru yolu bulmuştur” diye vahy edildi. Evet ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız doğru yolu bulmuş olursunuz” diye buyurduğunu rivâyet etmiştir. (Cem’u’l-Fevâid, cilt: 2, s. 301)

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yenigolcuk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.