LASTİK İŞ

KARTEPE’DE GÜNEŞE DOKUNMAK

12.01.2015 - 13:16, Güncelleme: 31.05.2021 - 18:15
 

KARTEPE’DE GÜNEŞE DOKUNMAK

Güler yüzünü Kartepe’nin eteklerinde hissettiren kış güneşi, günlerdir kar ve tipiden yorgun düşen Maşukiye’nin çatılarında soluklanıyor. Pazar yerinde alışıldık bir kalabalık var.

Yolun hemen kenarındaki balıkçı tezgahlarında Karadenizli hamsiler dinleniyor. Karşıdaki fırından yayılan henüz çıkmış ekmeğin kokusu, sıra sıra kiralık kızakların kar kokusunu yanına alarak; yağmur ve kardan deliye dönen Sapanca Gölü’ne doğru dağılıyor. Kartepe’ye tırmanışa geçiyoruz. Arabamızın kar prensesi” İdil”. İri bir havucu inci dişleriyle ısırırken bir bana bir yola gülümsüyor. Yirmi santimden başlayan karın kalınlığı tırmandıkça artırıyor. Her dönemeçte karşımıza çıkan İstanbullu, İzmitli ve her şehirli; sıcak bir pazar gününü, soğuk bir iklimde mutlu geçirebilmenin tatlı telaşı içinde. İnenler az... Çıkanlar çok. Yol boyunda göl manzaralı kafelerin, restorantların işletmecileri konuklarını ağırlamak için ellerinden ne gelirse onu yapıyor. Çatılarını kar bürümüş mekanların, küçük bacalarından, henüz yakılmış ocakların, sobaların isli dumanı yükseliyor. Mekan önlerinde mangallardan yayılan ızgara kokuları, Kartepe valelerinin şapkalarına üşüşüyor. Arabanızı park edeceğiniz yer bulabilirseniz, manzara bulmak hiç de zor değil. Buna mı girelim? Şurada mı duralım derken Kartepe’ye rüzgar gibi çıktığını anlamıyor insan. Bir metrenin üzerinde ki kar, son durağımızda iki metre civarında iyi mi? Güneş, bugün dağın hamalı. Kar yığınından yorgun ağaçların yükünü, önce ısıtarak sonra eriterek sırtlanıyor. Kar yığınının kürenen keskin kenarlarından, yaprakları bir başka mevsime emanet ağaçların dallarından şıpırtıyla damlalar dökülüyor. Damlalar küçük pınarlara, pınarlarda zirveden avuç içi kadar görünen turkuaz mavi Sapanca Gölü’ne doğru doğal döngüsüne kavuşacak. Kim bilir kaç dere, kim bilir kaç vadi geçilecek su sesinden başka bunu kimse bilmiyor? Şöyle park edin deyiverince yapılacak bir şey kalmıyor. Çekiyoruz. Kar ve rüzgar yanığı yüzlü bir sorumlu yardım ediyor. Yüreği beyaz teni esmer. Xetreme Green Kafe... Zirveye az kala konaklama için seçtiğimiz yer. Kar prensesi “İdil’i kızağa bindirmek derdimiz. O da ne? İşletmenin diğer sorumluları kapıda beliriyor... Böylesi gülen yüzler ender bulunur. O yüzleri görünce içeri girmek farz oldu bize. Sonnur... Serap... Ayşe! Biri mühendis öbürü öğretmen diğeri iktisatçı. Tanıdıklarının olan bu mekanı, bir kadının titizliği nasılsa öyle işlettikleri apaçık. Ahşap merdivenden sekiz on basamak çıktığınızda, işte bu sevimli kadınlar karşılıyor sizi. Kar melekleri bunlar olmalı. Bir buçuk ay önce açılmış şık bir kafe. Girişte yanan kuzine ve üzerindeki demlikler, kızak kayarken ıslanmış ayaklarınıza ellerinize, hatta iliklerinizi can veriyor. Masalar ve servisler pırıl pırıl. Karlı dağın zirvesine fazla bile. Küçük dik çatılı mekanın, ön yüzü hariç, diğer tarafları kardan gözükmüyor. Neredeyse iki buçuk metre kar yığılmış. Arkada ağaç masalar ile küçük bir kızak pisti var. Kız çocukların kar prensesi , erkek çocukların prens oluşları, büyüklerin çocuklaştıkları gözden kaçmıyor. Hele üşüdükten sonra kuzinenin başına geçmek yok mu? Acıktığınızı hissettiğiniz an sucuk ekmek kokusu, etrafınızda raks ediyor. Önünüze gelince on numara lezzet olduğunu keşfediyorsunuz. Çaylar deseniz güneşte demlenmiş sanki. Herşey çok kaliteli fiyatları makul. Yazdıklarım Kartepe yol üstü notları. Eksiği çok. Ayrıntısı anlatılmaz yaşanır. Eğer bir gün yolunuz Kartepe’ye düşerse, zirveden hemen önce bir nefeslik mola verebileceğiz sıcak yürekli insanların bu mekanına uğrayın. Memnun olacaksınız. Bir gezgin daha nasıl anlatabilir ki ardınızdan güle güle el sallayan insanları size... Gezi: H.İhsan Sönmez
Güler yüzünü Kartepe’nin eteklerinde hissettiren kış güneşi, günlerdir kar ve tipiden yorgun düşen Maşukiye’nin çatılarında soluklanıyor. Pazar yerinde alışıldık bir kalabalık var.

Yolun hemen kenarındaki balıkçı tezgahlarında Karadenizli hamsiler dinleniyor. Karşıdaki fırından yayılan henüz çıkmış ekmeğin kokusu, sıra sıra kiralık kızakların kar kokusunu yanına alarak; yağmur ve kardan deliye dönen Sapanca Gölü’ne doğru dağılıyor.

Kartepe’ye tırmanışa geçiyoruz. Arabamızın kar prensesi” İdil”. İri bir havucu inci dişleriyle ısırırken bir bana bir yola gülümsüyor. Yirmi santimden başlayan karın kalınlığı tırmandıkça artırıyor. Her dönemeçte karşımıza çıkan İstanbullu, İzmitli ve her şehirli; sıcak bir pazar gününü, soğuk bir iklimde mutlu geçirebilmenin tatlı telaşı içinde. İnenler az... Çıkanlar çok.

Yol boyunda göl manzaralı kafelerin, restorantların işletmecileri konuklarını ağırlamak için ellerinden ne gelirse onu yapıyor. Çatılarını kar bürümüş mekanların, küçük bacalarından, henüz yakılmış ocakların, sobaların isli dumanı yükseliyor. Mekan önlerinde mangallardan yayılan ızgara kokuları, Kartepe valelerinin şapkalarına üşüşüyor. Arabanızı park edeceğiniz yer bulabilirseniz, manzara bulmak hiç de zor değil.

Buna mı girelim? Şurada mı duralım derken Kartepe’ye rüzgar gibi çıktığını anlamıyor insan. Bir metrenin üzerinde ki kar, son durağımızda iki metre civarında iyi mi? Güneş, bugün dağın hamalı. Kar yığınından yorgun ağaçların yükünü, önce ısıtarak sonra eriterek sırtlanıyor. Kar yığınının kürenen keskin kenarlarından, yaprakları bir başka mevsime emanet ağaçların dallarından şıpırtıyla damlalar dökülüyor. Damlalar küçük pınarlara, pınarlarda zirveden avuç içi kadar görünen turkuaz mavi Sapanca Gölü’ne doğru doğal döngüsüne kavuşacak. Kim bilir kaç dere, kim bilir kaç vadi geçilecek su sesinden başka bunu kimse bilmiyor?

Şöyle park edin deyiverince yapılacak bir şey kalmıyor. Çekiyoruz. Kar ve rüzgar yanığı yüzlü bir sorumlu yardım ediyor. Yüreği beyaz teni esmer. Xetreme Green Kafe... Zirveye az kala konaklama için seçtiğimiz yer. Kar prensesi “İdil’i kızağa bindirmek derdimiz. O da ne? İşletmenin diğer sorumluları kapıda beliriyor... Böylesi gülen yüzler ender bulunur. O yüzleri görünce içeri girmek farz oldu bize.

Sonnur... Serap... Ayşe!

Biri mühendis öbürü öğretmen diğeri iktisatçı. Tanıdıklarının olan bu mekanı, bir kadının titizliği nasılsa öyle işlettikleri apaçık. Ahşap merdivenden sekiz on basamak çıktığınızda, işte bu sevimli kadınlar karşılıyor sizi. Kar melekleri bunlar olmalı. Bir buçuk ay önce açılmış şık bir kafe. Girişte yanan kuzine ve üzerindeki demlikler, kızak kayarken ıslanmış ayaklarınıza ellerinize, hatta iliklerinizi can veriyor. Masalar ve servisler pırıl pırıl. Karlı dağın zirvesine fazla bile. Küçük dik çatılı mekanın, ön yüzü hariç, diğer tarafları kardan gözükmüyor. Neredeyse iki buçuk metre kar yığılmış. Arkada ağaç masalar ile küçük bir kızak pisti var. Kız çocukların kar prensesi , erkek çocukların prens oluşları, büyüklerin çocuklaştıkları gözden kaçmıyor. Hele üşüdükten sonra kuzinenin başına geçmek yok mu? Acıktığınızı hissettiğiniz an sucuk ekmek kokusu, etrafınızda raks ediyor. Önünüze gelince on numara lezzet olduğunu keşfediyorsunuz. Çaylar deseniz güneşte demlenmiş sanki. Herşey çok kaliteli fiyatları makul.

Yazdıklarım Kartepe yol üstü notları. Eksiği çok. Ayrıntısı anlatılmaz yaşanır. Eğer bir gün yolunuz Kartepe’ye düşerse, zirveden hemen önce bir nefeslik mola verebileceğiz sıcak yürekli insanların bu mekanına uğrayın. Memnun olacaksınız. Bir gezgin daha nasıl anlatabilir ki ardınızdan güle güle el sallayan insanları size...

Gezi: H.İhsan Sönmez


Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yenigolcuk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.