ESKİLERDEN

Değirmendere 19.01.2017 - 15:11, Güncelleme: 31.05.2021 - 18:16
 

ESKİLERDEN

Dinlediğim iki benzer hikayeyi bir arada aktarmaya çalışacağım, ikisi de bağda bekçilik yaparken yaşanmış. Farklı kişilerden farklı zamanlarda... Her yerin bağ bahçe olduğu, tek geçim kaynağının tarım olduğu zamanlar... Çeşit çeşit meyvalar ilk zamanlarda deniz yolu ile daha sonra da kamyonlarla İstanbul haline ulaştırılırdı. Üreticinin derdini yine üretici bilir, yetiştirilmesinden toplanmasına, hale yollanmasından, helal kazancın tahsiline belki de dünyanın en zor işlerinden biridir. Bütün yıl çapalanmasından, ilacına kadar çekilen bir sürü eziyetten sonra ürünün başına bir şey gelmesin diye ürün toplanıp bitene kadar bağda bekçilik bile yapılırdı. Bu amaçla bağın bir köşesine bağ evi yapılır, gecenin karanlığında çok zaman korku eşliğinde bu nöbet tutulurdu. Az da olsa cesaret veren içkiler nöbete arkadaşlık ettiğinden zaman zaman komik olaylar da yaşanırdı.   O yıl yeni dikilen üzüm fideleri arasına karpuz ekmiş, karpuzlar olgunlaşmaya başladığı için de gece nöbetleri başlamıştı. Elde tüfek nöbet tutulacaktı. Ay ışığının aydınlattığı uzun bir gece ve zaman da geçmek bilmiyordu. Biraz da çakır keyf olmanın verdiği cesaretle korku yenilmiş, bağ evinden çıkıp olgun karpuz bulup hararetin giderilmesi amaçlanmıştı. Parmaklarıyla tıklayarak kontrol ettiği karpuzlardan olgun sinyali almadığı için adım adım evden uzaklaşıyordu. Ay ışığı olsa da ortalık net görünmüyordu. O karpuz da olmamış bu da olmamış derken karpuzun birine tıklamasıyla karpuz bir fırladı yerinden ödü koptu sırt üstü iki seksen korkudan bayıldı. Karpuz diye tıkladığı korkudan oraya sinmiş bir tavşandı. Ayıldığında gün doğmuş, bana ne oldu diye uzun süre düşünmüştü.   Üzüm bağında domuz ya da ayı zarar vermesin diye tutulan diğer bir nöbette gece saat ilerlemişti. Uyku bastığı, gözler kapanmaya başladığı bir saatte gelen haşır huşur sesler, bir anda korkuya sebep oldu. Camdan iki fişek attı kısa bir süre sessizlik oldu. Sonra yine haşır huşur şiddetlendi. Namussuz hayvan mahsulü bitiriyordu ama o da çok korkuyordu. Ya biraz yer gider ne yapayım diye düşündü. Korkuyordu, ama ne yapsındı... Gece sabaha kadar haşır huşur, camdan heyt hoyt ne yaptıysa fayda yok. Uyku da haram... Nasıl bekçilikse? Zor geçen gecenin sabahında bağ harap... İşin kötüsü olayın faili de bağladığı yerden çözülen eşşeğiydi.  

Dinlediğim iki benzer hikayeyi bir arada aktarmaya çalışacağım, ikisi de bağda bekçilik yaparken yaşanmış. Farklı kişilerden farklı zamanlarda...

Her yerin bağ bahçe olduğu, tek geçim kaynağının tarım olduğu zamanlar...
Çeşit çeşit meyvalar ilk zamanlarda deniz yolu ile daha sonra da kamyonlarla İstanbul haline ulaştırılırdı.
Üreticinin derdini yine üretici bilir, yetiştirilmesinden toplanmasına, hale yollanmasından, helal kazancın tahsiline belki de dünyanın en zor işlerinden biridir.
Bütün yıl çapalanmasından, ilacına kadar çekilen bir sürü eziyetten sonra ürünün başına bir şey gelmesin diye ürün toplanıp bitene kadar bağda bekçilik bile yapılırdı. Bu amaçla bağın bir köşesine bağ evi yapılır, gecenin karanlığında çok zaman korku eşliğinde bu nöbet tutulurdu. Az da olsa cesaret veren içkiler nöbete arkadaşlık ettiğinden zaman zaman komik olaylar da yaşanırdı.

 

O yıl yeni dikilen üzüm fideleri arasına karpuz ekmiş, karpuzlar olgunlaşmaya başladığı için de gece nöbetleri başlamıştı. Elde tüfek nöbet tutulacaktı. Ay ışığının aydınlattığı uzun bir gece ve zaman da geçmek bilmiyordu. Biraz da çakır keyf olmanın verdiği cesaretle korku yenilmiş, bağ evinden çıkıp olgun karpuz bulup hararetin giderilmesi amaçlanmıştı. Parmaklarıyla tıklayarak kontrol ettiği karpuzlardan olgun sinyali almadığı için adım adım evden uzaklaşıyordu. Ay ışığı olsa da ortalık net görünmüyordu. O karpuz da olmamış bu da olmamış derken karpuzun birine tıklamasıyla karpuz bir fırladı yerinden ödü koptu sırt üstü iki seksen korkudan bayıldı. Karpuz diye tıkladığı korkudan oraya sinmiş bir tavşandı. Ayıldığında gün doğmuş, bana ne oldu diye uzun süre düşünmüştü.

 

Üzüm bağında domuz ya da ayı zarar vermesin diye tutulan diğer bir nöbette gece saat ilerlemişti. Uyku bastığı, gözler kapanmaya başladığı bir saatte gelen haşır huşur sesler, bir anda korkuya sebep oldu. Camdan iki fişek attı kısa bir süre sessizlik oldu. Sonra yine haşır huşur şiddetlendi. Namussuz hayvan mahsulü bitiriyordu ama o da çok korkuyordu. Ya biraz yer gider ne yapayım diye düşündü. Korkuyordu, ama ne yapsındı...
Gece sabaha kadar haşır huşur, camdan heyt hoyt ne yaptıysa fayda yok. Uyku da haram...
Nasıl bekçilikse?
Zor geçen gecenin sabahında bağ harap...
İşin kötüsü olayın faili de bağladığı yerden çözülen eşşeğiydi.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yenigolcuk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.