KANSER DEĞİL İHMAL ÖLDÜRÜR

1- 31 Ekim Meme Kanseri bilinçlendirme ayı nedeni ile Meme Kanseri semineri düzenlendi. Seminere Belediye Başkanı Mehmet Ellibeş, Kent Konseyi Başkanı Metin Şentürk, Doktor Osman Poyraz ve vatandaşlar katıldı.

MEME KANSERİNİN TANISI VE TEDAVİSİ
Meme kanserinin tanısı için 3 yöntem vardır. Bunlardan ilki kadının kendi memesini çok iyi tanıması ve kendi kendini muayene etmesidir. İkinci yöntem belli aralıklarla mutlaka hekim muayenesi yapılmalıdır. 40’lı yaşlardan itibaren her iki muayene yöntemi dışında da radyolojik incelemeyle, bugünkü bildiğimiz ve ulaşabildiğimiz en iyi değerlendirme yöntemi olan mamografi çektirilmesi gerekiyor. Meme kanseri tanısı, örneğin ele gelmesi halinde ya da hastanın bize birkaç haftadan beri vardır şeklinde söylediği kitlenin, aslında yapılan taramalar sonucunda 1 seneden beri gözükebildiğini, dolayısıyla ele gelmiş bir tümöral kitlenin çok da yeni olmadığı durumlar ile karşılaşabiliyoruz. Bu nedenle mamografi incelemenin periyodik olarak bilgilerimiz ışığında Türkiye Meme Hastalıklar Federasyonu’nun konsensus toplantısı neticesinde aldığı kararlar gereği 40 yaşından itibaren her kadın için her yıl yapılmasını öneriyoruz.
Kanserdeki tümöral kitlenin büyüklüğü, onun yayıldığı koltuk altı bezelerin durumu ya da başka organlara kanser hücrelerinin yayılıp yayılmadığına göre kanser tedavisini şekillendirmek mümkün. Evre 1 ve 2 hastalığı olan kadınlarda cerrahi tedavi ön plana çıkmaktadır. Çıkan patolojik değerlendirmelere göre ameliyattan önce veya sonra kemoterapi ya da radyoterapi uygulamalarıyla bugün çok disiplinli bir yaklaşımla tedavileri yapılabilmektedir.

KANSERDEN KORUNMANIN YOLLARI
Meme kanserinden korunabileceğimiz hiçbir yöntem yoktur. Elbette taze sebze-meyve ile beslenmek, alkolden uzak durmak, kilo almamak gibi bir takım genel sağlımızı da ilgilendiren uygulamaların yapılması tavsiye edilir. Fakat bütün mesele memede tümöral bir kitlenin çıkması durumunda, tedavisinin mümkün kılınan evrede yakalanmasını sağlamaktır. Bu da ele gelmeyen kitlelerin fark edilebilmesi için çekilebilecek radyografi incelemelerle konabilir.

ERKEKLERDE MEME KANSERİ OLUR
Erkeklerde gelişmemiş olsa da meme dokusu vardır. Kadınlarda görülme ihtimali 100 kat daha fazla olsa da erkeklerde de meme kanseri görülebilir. Üniversitemizde takip ettiğimiz buna benzer 4-5 erkek hastamız var. Kritik olan, erkeklerde meme dokusu veya çevresinde gelişebilecek olan kitlesel lezyonun çok da dikkat çekici olmamasıdır. Çoğu zaman geç dönemde erkeklerin hekime başvurması, hastalığın ilerlemiş olmasına ve tedavisinde güçlüklere yol açmaktadır.
 
KANSER HASTALIĞININ ARTIŞ NEDENİ
Doğal seyrine baktığımızda 30’lu 40’lı yaşlarda örneğin meme kanseri 250 kadında 1 kişideyse yaş ilerledikçe bu ihtimal artıyor. 70-80 yaşındaki her 8-10 kadından 1’inde meme kanseri görülebiliyor. Günümüzde sağlık hizmetlerine ulaşabilme, kullanılan ilaçlar, teknolojik imkanlar nedeniyle artık daha yaşlı bir nüfusa sahip olmaya başladık. Bunun neticesinde de kanserlerle karşılaşma ihtimalimiz artıyor. Kanserin yaşla doğru orantılı olduğunu söyleyebiliriz. Aslında kanser artışını genel olarak 3 sebebe bağlayabiliriz. Bunlardan ilki nüfusun giderek yaşlanması, geçmiş dönemlerde 50-55 yaşlı nüfus sayılırken, bugün bu 70-75 seviyesine çıkmış durumda. Bir diğer risk tütün alışkanlığı. Son olarak da obezite-şişmanlığı sayabiliriz. Bu 3 sebepten ikisini (tütün, obezite) engelleme şansımız var. Bu engellenebildiğinde kişinin hem yaşam konforu artacak hem de sağlık problemleri görülme ihtimalini de düşürecektir. Türkiye’de kadınların %30’unun, erkeklerin de %15 ila %20’sinin obez olduğunu yani kitle indeksinin 30 ve üzerinde olduğunu düşünürsek, kilo fazlalığı engellenebildiğinde, hem konfor da hem de sağlıkta düzelmeler olabileceği söylenebilir.

Bunun yanı sıra kanser kayıt yapma zorunluluğu olan bir hastalıktır. Ancak ülkemizde uzun zamandır kanserli hastaların kaydı yapılmadığı ya da kanserli hasta teşhis edildiği halde kayıtlara geçmediği için ölüm sebeplerinde kanserden ölüm pek gözükmüyor. Böyle olunca da istatistiksel olarak kanserli hastamız daha az gibi düşünüyoruz. Ülkemizde 2000’li yılların başından itibaren özellikle İzmir, Malatya gibi bazı illerimizde başlayan aktif kayıt sistemleri ile bütün kanser kayıtlarının toplanmaya başladığını görüyoruz. Bu kayıtlar neticesinde Türkiye’de kanser artışının %60’lar civarında olduğunu söyleyebiliriz. Bu artışın kanser artışından mı yoksa kayıt sisteminin işlemeye başlamasından mı olduğunu yıllar sonra anlayabileceğiz. 

KANSERLE SAVAŞALIM
Kanser önemli ama tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bunun hekimlerce hastaya yansıtılması gerekiyor. Karşıdaki insanın tedaviyi reddetmemesi, o tedavilere uyması, başka alternatif yollara yönelmemesini sağlamak hekimin görevi. Bugün dünyada olduğu gibi ülkemizde de her türlü kanseri tedavi edebilecek hem yetenekli klinisyenler var hem de teknik imkanlar söz konusu. Bunun hastaya yansıtılması, düzenli ve periyodik takiplerin yapılması halinde tedavinin mümkün olabileceğini htirmek gerekiyor. Hekime inancını, hastanelere olan güvenini sarsmadan ve onun kolaylıkla bu tedaviye gelmesini sağlayacak yöntemleri hekimlerimizin geliştirmesi ve sert davranmadan, hasta-hekim ilişkilerini çok iyi kullanarak hastanın tedavisinin tam olarak yapılması gerekiyor.
Kanser mutlaka anlatılmalı. Kanserden korunma yöntemleri, erken teşhisi sağlayacak yöntemler izah edilmeli. Kanserin bir son olmadığı, tedavi edilebilir olduğu, kanserin kaderimiz olmadığı ile ilgili eğitimler yapılabilir. Sadece hasta için değil hasta yakınlarını da bu konuda eğitmek gerekiyor. Çünkü onların hastaya olan desteği büyük önem arz ediyor. Özellikle hastanın direncinin bozulmasına yol açacak fiziki ya da psikolojik etkilerinin olmamasını sağlamamız gerekiyor.