LASTİK İŞ
ismail

KARNE VE ÖTESİ

Sağlık 19.01.2018 - 12:09, Güncelleme: 31.05.2021 - 18:16
 

KARNE VE ÖTESİ

Aile Konak Hastanesi uzman psikoloğu Betül Çelik SÜZEN, karne heyecanı yaşayan çocuklar ve aileler için önerilerde bulundu.

  Ailelerimiz ve çocuklarımız için beklenen gün geldi. Karneler! Bir dönem boyunca gerek anne babalar, gerekse öğrenciler zorlu ve tempolu bir süreçte, ellerinden gelen gayreti gösterdiler. Şimdi, gösterilen emeğin bir değerlendirmesi olarak KARNE’lerle karşı karşıyayız. Aile Konak Hastanesi uzman psikoloğu Betül Çelik SÜZEN, karne heyecanı yaşayan çocuklar ve aileler için önerilerde bulundu.   Peki karne kime karne? Yazarken de söylerken de insana ağır gelen bu cümleyi bir kere daha değerlendirmek gerektiği inancındayım: “Gösterilen emeğin, verilen çabanın değerlendirmesi” Peki yalnızca çocuğa yönelik mi? Gün içerisinde, hemen her yerde anne babaların söylemlerine kulak misafiri olmuşluğumuz vardır hepimizin: “Benim çocuğun şöyle projesi vardı, eşimle hallettik, öğretmeni çok beğendi”, “Benim çocuğun performans ödevi vardı, şurada yaptırdık iyi de not aldı”, “Çocuğu derse oturtamıyoruz ondan ben okuyorum o dinliyor”, “Yalnız başına çalışmaz, yanında oturmam şart, akşamları kıpırdayamam”, “Çocuğun sınavı var program yapamayız, misafir alamayız, biz de gidemeyiz”, “ Sınıfta dersleri anlamıyorum dedi, özel ders aldırıyoruz”, “Ödevini ben araştırırım yavrum sen testini çöz”, “Sen yeter ki çalış ben istediğini yaparım” gibi gibi gibi… Daha listelenebilecek yüzlerce ebeveyn söylemi var kuşkusuz. Tüm dönem boyunca duyduğumuz, dinlediğimiz bu söylemler ve daha nicesi anne babaya aitken, söz konusu karne olunca kabul edelim ki çocukların üzerine yıkıveriyoruz değerlendirmeleri. Oysa çocuklarımızın öğrencilik hayatında yaşadıkları temel/gerçek sorunlar; sürekli çözüm üreten anne baba modelleri sebebiyle çözüm üretmeyi değil, çözüm yolu aramayı dahi geliştirememe, sorumluluk alamama, neden alması gerektiğini anlamama, kısa yoldan istedikleri sonuca ulaşma ve az emek ile çok kazanma beklentileri içinde olma, öğrenmenin mantığını kavrayamama, eğitim sürecinin aslında bir fırsat olduğunu görememe, en önemlisi de eğitim ve öğretimin bedel ödenecek değil; ‘İYİ Kİ’ ki denecek bir süreç olduğunu algılayamamakta yaşanyor. Acaba tüm bunlara neden olan faktörler, anne babaların önceki paragrafta ele aldığım (yalnızca küçük bir kısmını içeren) söylemleriyle destekleniyor olmasın? O yüzden şimdi tekrar düşünmek gerek: “Karne kime karne?” Elbette ki dönem boyunca el ele geçirilen sürecin sonuçlarını, söz konusu notlar olunca yalnızca çocuklara yıkmak pek de adilane olmuyor. İyisiyle kötüsüyle ortaya çıkan performans, hepimizin performansı. Kabul ediyorum, bazen anne babanın tüm gayretine rağmen çalışma konusunda direnç gösteren çocuklara sahip olabiliyoruz. O zaman da gözden kaçırdığımız başka şeyler olabilir. Örneğin; çocuk farklı yetenek alanlarına sahip olabilir, gösterdiği direncin altında çeşitli psikolojik-fizyolojik faktörler etkili olabilir, neden çalışması gerektiği mantığını oturtamamış olabilir, aileye ya da okula çeşitli nedenlerle tepki gösteriyor olabilir, neyi neden yapması gerektiğini bilmiyor olabilir vb… Yarı dönem karnesinin anlamına da bakacak olursak; aslında bizlere yolunda gideni ya da gitmeyeni göstermek adına bir yol göstericidir. Karnede alınan notlar, çocuğunuz kimdir sorusunu yanıt sağlamaz. Dönemlik eğitim öğretim süresince gösterdiğimiz yine dönemlik performansı yansıtır. Genellenebilir değildir. Ortaya çıkan performans sonucunda yolunda gitmeyen şeyler varsa, bunları tespit edip onarmak için fırsat sunar. Yolunda gidiyorsa da, var olan motivasyonu sürdürmek adına güç verir. Karnelere bu anlamlar dışında yüklenen anlamlar arttıkça, ailece karne kavramının altında ezilmemiz kaçınılmazdır. Son olarak karne hediyeleri konusunda küçük bir hatırlatma yapmak gerekirse; Kişinin kendine yaptığı en büyük yatırım nedir desek? Şüphesiz çoğunluk, önce sağlık sonra da eğitim, öğretim gelir fikrini desteklemektedir. Peki biz ne zaman sağlığımıza özen gösterirken ödüllerle kuşatıldık? Sağlığımıza dikkat edip sonucunda sağlıklı yaşamak değil miydi en büyük ödül? Öyleyse eğitimde değişen şey ne? Ne zamandan beri ödüllendirilmesi gereken bir kavram halini aldı? Çocuklarımızın neyin bedelini ödediğini düşünüyoruz ki bitiş çizgisine gelirken büyük vaatlerle karşılarındayız? Öğrenmek, kendini geliştirmek başlı başına bir ödül değil midir? Sizce de çelişmiyor muyuz kendimizle? Notlar, karne ve ödüller için gösterilen performanslar, çocuklarımızı öğrenme sürecinden alıkoyan asıl etkenlerdir. Bu yüzden tehlikenin farkına varılması gerektiğini vurgulamak isterim. Hem bu ödüller, değerli varlıklarımızı ne zamana kadar mutlu ya da tatmin eder dersiniz? Uzun ömürlü olmayacağı acı ama gerçek. Yarın yaşanacak hayal kırıklıklarının nedeni olmamak gerek. Bugüne dek koyduğunuz ödüller olduysa şimdi yerine getirmeniz gerekecek, aksi halde güven ilişkisiniz zarar görecektir. Önerim, bundan sonraki sürece… İyi ya da kötü gösterilen performansların bir kutlaması olmasın mı derseniz? Olsun elbette. Ancak bunun şartı “okumak, öğrenmek” olmasın. Neler olsun derseniz? Sonuç ne olursa olsun, hepimizin sonucudur ve her sonuç içten bir kucaklaşmayı hak eder. Ayrıca; birlikte kurulup sürdürülen bir oyun, abartısız sunulan sevgi, birlikte izlenen film, samimi-yargısız yürütülen bir sohbet, anne çocuk-baba çocuk günü, birlikte yapılan dans, spor vs… Yani, içinde sevginin ve değerlilik duygusunun baskın olduğu an(lar)… Hem de hiçbir koşula bağlı olmaksızın. İnanın bu yaklaşım, sizlere, notlardan daha fazlasını, yani, kıymetli evlatlarınızı kazandıracaktır.   Sevgi ve huzur dolu bir tatil geçirmeniz dileğiyle…     Uzman Psikolog Betül Çelik Süzen
Aile Konak Hastanesi uzman psikoloğu Betül Çelik SÜZEN, karne heyecanı yaşayan çocuklar ve aileler için önerilerde bulundu.

  Ailelerimiz ve çocuklarımız için beklenen gün geldi. Karneler! Bir dönem boyunca gerek anne babalar, gerekse öğrenciler zorlu ve tempolu bir süreçte, ellerinden gelen gayreti gösterdiler. Şimdi, gösterilen emeğin bir değerlendirmesi olarak KARNE’lerle karşı karşıyayız. Aile Konak Hastanesi uzman psikoloğu Betül Çelik SÜZEN, karne heyecanı yaşayan çocuklar ve aileler için önerilerde bulundu.

 

Peki karne kime karne?

Yazarken de söylerken de insana ağır gelen bu cümleyi bir kere daha değerlendirmek gerektiği inancındayım:

“Gösterilen emeğin, verilen çabanın değerlendirmesi”

Peki yalnızca çocuğa yönelik mi?

Gün içerisinde, hemen her yerde anne babaların söylemlerine kulak misafiri olmuşluğumuz vardır hepimizin: “Benim çocuğun şöyle projesi vardı, eşimle hallettik, öğretmeni çok beğendi”, “Benim çocuğun performans ödevi vardı, şurada yaptırdık iyi de not aldı”, “Çocuğu derse oturtamıyoruz ondan ben okuyorum o dinliyor”, “Yalnız başına çalışmaz, yanında oturmam şart, akşamları kıpırdayamam”, “Çocuğun sınavı var program yapamayız, misafir alamayız, biz de gidemeyiz”, “ Sınıfta dersleri anlamıyorum dedi, özel ders aldırıyoruz”, “Ödevini ben araştırırım yavrum sen testini çöz”, “Sen yeter ki çalış ben istediğini yaparım” gibi gibi gibi…

Daha listelenebilecek yüzlerce ebeveyn söylemi var kuşkusuz. Tüm dönem boyunca duyduğumuz, dinlediğimiz bu söylemler ve daha nicesi anne babaya aitken, söz konusu karne olunca kabul edelim ki çocukların üzerine yıkıveriyoruz değerlendirmeleri.

Oysa çocuklarımızın öğrencilik hayatında yaşadıkları temel/gerçek sorunlar; sürekli çözüm üreten anne baba modelleri sebebiyle çözüm üretmeyi değil, çözüm yolu aramayı dahi geliştirememe, sorumluluk alamama, neden alması gerektiğini anlamama, kısa yoldan istedikleri sonuca ulaşma ve az emek ile çok kazanma beklentileri içinde olma, öğrenmenin mantığını kavrayamama, eğitim sürecinin aslında bir fırsat olduğunu görememe, en önemlisi de eğitim ve öğretimin bedel ödenecek değil; ‘İYİ Kİ’ ki denecek bir süreç olduğunu algılayamamakta yaşanyor.

Acaba tüm bunlara neden olan faktörler, anne babaların önceki paragrafta ele aldığım (yalnızca küçük bir kısmını içeren) söylemleriyle destekleniyor olmasın?

O yüzden şimdi tekrar düşünmek gerek:

“Karne kime karne?”

Elbette ki dönem boyunca el ele geçirilen sürecin sonuçlarını, söz konusu notlar olunca yalnızca çocuklara yıkmak pek de adilane olmuyor. İyisiyle kötüsüyle ortaya çıkan performans, hepimizin performansı. Kabul ediyorum, bazen anne babanın tüm gayretine rağmen çalışma konusunda direnç gösteren çocuklara sahip olabiliyoruz. O zaman da gözden kaçırdığımız başka şeyler olabilir. Örneğin; çocuk farklı yetenek alanlarına sahip olabilir, gösterdiği direncin altında çeşitli psikolojik-fizyolojik faktörler etkili olabilir, neden çalışması gerektiği mantığını oturtamamış olabilir, aileye ya da okula çeşitli nedenlerle tepki gösteriyor olabilir, neyi neden yapması gerektiğini bilmiyor olabilir vb…

Yarı dönem karnesinin anlamına da bakacak olursak; aslında bizlere yolunda gideni ya da gitmeyeni göstermek adına bir yol göstericidir.

Karnede alınan notlar, çocuğunuz kimdir sorusunu yanıt sağlamaz. Dönemlik eğitim öğretim süresince gösterdiğimiz yine dönemlik performansı yansıtır. Genellenebilir değildir. Ortaya çıkan performans sonucunda yolunda gitmeyen şeyler varsa, bunları tespit edip onarmak için fırsat sunar. Yolunda gidiyorsa da, var olan motivasyonu sürdürmek adına güç verir. Karnelere bu anlamlar dışında yüklenen anlamlar arttıkça, ailece karne kavramının altında ezilmemiz kaçınılmazdır.

Son olarak karne hediyeleri konusunda küçük bir hatırlatma yapmak gerekirse;

Kişinin kendine yaptığı en büyük yatırım nedir desek? Şüphesiz çoğunluk, önce sağlık sonra da eğitim, öğretim gelir fikrini desteklemektedir.

Peki biz ne zaman sağlığımıza özen gösterirken ödüllerle kuşatıldık? Sağlığımıza dikkat edip sonucunda sağlıklı yaşamak değil miydi en büyük ödül? Öyleyse eğitimde değişen şey ne? Ne zamandan beri ödüllendirilmesi gereken bir kavram halini aldı? Çocuklarımızın neyin bedelini ödediğini düşünüyoruz ki bitiş çizgisine gelirken büyük vaatlerle karşılarındayız? Öğrenmek, kendini geliştirmek başlı başına bir ödül değil midir?

Sizce de çelişmiyor muyuz kendimizle?

Notlar, karne ve ödüller için gösterilen performanslar, çocuklarımızı öğrenme sürecinden alıkoyan asıl etkenlerdir. Bu yüzden tehlikenin farkına varılması gerektiğini vurgulamak isterim. Hem bu ödüller, değerli varlıklarımızı ne zamana kadar mutlu ya da tatmin eder dersiniz? Uzun ömürlü olmayacağı acı ama gerçek. Yarın yaşanacak hayal kırıklıklarının nedeni olmamak gerek.

Bugüne dek koyduğunuz ödüller olduysa şimdi yerine getirmeniz gerekecek, aksi halde güven ilişkisiniz zarar görecektir.

Önerim, bundan sonraki sürece…

İyi ya da kötü gösterilen performansların bir kutlaması olmasın mı derseniz? Olsun elbette. Ancak bunun şartı “okumak, öğrenmek” olmasın.

Neler olsun derseniz?

Sonuç ne olursa olsun, hepimizin sonucudur ve her sonuç içten bir kucaklaşmayı hak eder. Ayrıca; birlikte kurulup sürdürülen bir oyun, abartısız sunulan sevgi, birlikte izlenen film, samimi-yargısız yürütülen bir sohbet, anne çocuk-baba çocuk günü, birlikte yapılan dans, spor vs…

Yani, içinde sevginin ve değerlilik duygusunun baskın olduğu an(lar)… Hem de hiçbir koşula bağlı olmaksızın. İnanın bu yaklaşım, sizlere, notlardan daha fazlasını, yani, kıymetli evlatlarınızı kazandıracaktır.

 

Sevgi ve huzur dolu bir tatil geçirmeniz dileğiyle…

 

 

Uzman Psikolog

Betül Çelik Süzen

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yenigolcuk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.